Sayfalar

6 Aralık 2008 Cumartesi

Minyatür Sanatının Anadolu'da ve Osmanlı'da Gelişimi - 1

Minyatür, Ortaçağ Avrupası’nda yapılan el yazmalarının bölüm başlarındaki harflerin minyum denilen maden kırmızısıyla boyanmasına verilen isimdi. Zamanla bu kitaplardaki metni açıklayıcı resimler minyatür adını aldı. Osmanlıda el yazması kitapların resimlerine ilk zamanlarda nakış, ressamlarına da nakkaş deniyordu. Daha sonra sadece boya ile yapılan her türlü süsleme için nakış veya tasvir ve bunu yapanlar için de nakkaş veya Allah’ın 99 adından biri olan ve şekil veren anlamında musavvir kullanılmıştır. Osmanlı Minyatür sanatında portre yapmaya şebi yazmak, grup halinde resimlere meclis, peyzajlara tar, peyzaj ressamlarına tarrah, perspektifli minyatüre ise endamlı denir.

Bir tür suluboya tekniğiyle yapılmasına rağmen minyatürde toprak boyalarla şeffaf ve solmaz renkler elde edilir. Boyalar suda eritilir veya mermer plakalar üzerinde kitre ile karıştırılır ve ezilir. İçine yumurta sarısı ilave edilerek boya sabitleştirilir. Yumurta sarısı ayrıca boyanın kağıt üzerinde hafif kabarık olmasına yol açar ve kalitesini yükseltir ancak çabuk kurur. Bu yüzden 18. yüzyıldan itibaren doğal boyalar yerine tutkallı boyalar kullanılmaya başlanır. Suda eritilen tutkala bir damla saf pekmez veya iki damla üzüm suyu karıştırılarak yumurta sarısının verdiği parlaklık daha da kuvvetlendirilir. Pamuktan yapılan yumuşak bir kağıt veya parşömen kağıdı üzerine ahar astarı geçirilir. “Ahar kaynatılmış nişastadan ya da nişasta ile yumurta akından hazırlanan kağıt yüzeyini düzgün ve kaygan hale getirmeye yarayan bir bileşimdir. Kağıdın üzerine bu bileşimi sürmeye aharlamak denirdi”(1). Bileşim kağıda deniz canlıları veya böceklerin kabuğuyla sürülür, mermer üzerinde kağıdın son derece kaygan olmasını ve fırçanın kaymasını sağlar. Nakkaş ufak bir yanlışlık yaparsa kağıdın üzerinde hafif bir fırça darbesiyle hatayı düzeltmesi mümkündür. “Aharlanmış ve parlatılmış kağıt üzerine suya batırılmış boyasız fırçayla minyatür çizilir. Islak fırçanın kağıda temas eden yerleri cilayı gidererek matlaşır. Böylece ressamın çizeceği minyatürün kompozisyonu renksiz olarak kağıt üzerinde belirir. Kağıt kuruduktan sonra kompozisyonun bölümleri boyalarla istenilen renklerde doldurularak tamamlanır” (2).

Figürlü anlatım biçimi olan minyatürde perspektif Batı resmindeki gibi sabit bir noktadan görülmez. Nakkaş her şeyin dışını ve içinde olanı gösterir. Minyatürleri bağdaş kurarak yapan nakkaş sadece doğadan değil zihninden aldığını da yansıtır. Kendi gözlem gücünü ve yaratıcılığını kullanarak sahneleri oluşturur. Minyatürde anatomi, derinlik, ışık ve gölge yoktur. Uzaktaki ve yakındaki figürler aynı büyüklüktedir. Ancak önemlerine göre büyüklü küçüklü çizilebilirler. Kalabalık bir şekilde ve üst üste yığılmış figürlerin önde olanları en altta, arkada olanları ise yukarıda gösterilir ama aynı boydadırlar. Sanatçı minyatürde yer verdiği figürleri araştırıp eskizlerle hareketini belirlemeye çalışır. Canlı ya da cansız figürler ve nesneler en küçük detayına kadar çizilir. Elbiselerin renk ve biçimlerinde de gerçekliğe dikkat edilir. “Bir kitap sanatı olarak minyatür; kitabın metni, yazısı, bezemeli cildi ya da sayfalarının tezhibinden ayrı düşünülemez. Nakkaşın görevi hazırlanan yazma ister edebi, ister bilimle ilgili ya da tarihi olaylarla ilgili olsun metne sadık kalarak anlatılanları tüm ayrıntılarıyla resimlemektir. Öte yandan İslam minyatürcüsü İslam öğretisinin öngördüğü soyut dünya görüşünün İslam sanatının tüm dallarına getirdiği bazı kurallara uymak zorundadır” (3).

Minyatürün ilk uygulanışı Çin ve Orta Asya’dır. Orta Asya’da Turfan, Kuça ve Kızıl gibi Türk şehirlerinde yapılan kazılarda milattan birkaç yüzyıl öncesine ait minyatürlü el yazmalarına rastlanmıştır. Minyatür Çinliler ve Türklerden İran’a, Hindistan’a, Arap ülkelerine, Mısır’a ve Avrupa’ya geçmiştir. Eski Mısır medeniyetinde de papirüs üzerine resimler yapıldığı bilinmektedir. Bu resimler M.Ö. 2. yüzyıla ait olan astronomiyle ilgili bir kitaba yapılmıştır. Yunan ve Romalıların da deri üzerine yazılı ve resimli kitapları bulunmuştur.


Sasaniler zamanında 3. yüzyılda yaşamış Mani adlı ressamın Erteng-i Mani ismini verdiği bir kitabı yazıp resimlediği araştırmalar sonucu ortaya çıkarılır. Bu kitapla Maniheizm dini yaygınlık kazanır. Mani dinine giren Uygur Türkleri de kitaptaki dini metinleri resimlemişlerdir. Resimlerdeki kompozisyon anlayışı daha sonraları Selçuklu dönemi minyatürlerinde de görülür. Maniheist minyatürlerin Irak, İran ve Anadolu’da gelişen İslam kitap ressamlığının öncüsü olduğu ileri sürülür. Erteng-i Mani adlı kitap daha sonra hükümdarlar tarafından toplatılıp yaktırılmıştır. İslam sanatında minyatürün ilk merkezleri Bağdat ve Musul’dur. 9. yüzyılda Sasani, Yunan ve Suriye el yazmalarının çevirileri yapılır ve minyatürleri kopya edilir. 8. ve 9. yüzyıllarda Yemen’de, Şam’da dolaplar içinde bulunan Kuran-ı Kerim’lerde mimari tasvirler, görsel olarak plan şeklinde gösterilen camiler, surelerin başlarında ve etrafında tezhip denilen süslemeler vardır. Ancak ele geçen en eski İslam minyatürleri Mısır parşömenine yapılmıştır ve Fatımiler dönemine aittir. Bu minyatürler tek tek sayfalar halinde saklanabilmiştir. Sonraki yüzyıllarda minyatür Mısır’da, İran’da, Hindistan’da, Anadolu’da ve Batı’da gelişimini sürdürmüştür. Sanatçıların bir ülkeden diğerine seyahatleri ile etkileşimler olmuştur. 


Özellikle İran’daki Türk sanatçıları İran minyatür sanatının gelişimini etkilemiştir. Büyük Selçuklular 13. yüzyılda en parlak eserlerini vermiştir. 1209’da Bağdat’ta Ahmet Hüseyin tarafından yazılmış Kitab al-Baytara ve 13. yüzyıl ortasına tarihlenen tıpla ilgili bilgilerin bulunduğu Musul’dan Kitab-ı Tiryak bu kitaplara örnektir. Selçuklular döneminde Nakışhane ve Nigarhane isimli resim okulları kurulur. Ortaçağda İslam dünyasında yoğun bir kültürel zenginlik dikkat çeker. Edebi metinler görsel imgeler ve motifler yaygınlık kazanır. Hatta Şiraz ve çevresinde kitap bezemeciliğinin ticareti yapılır. Hükümdarlar ve tüccarlar el yazmalarını ve minyatürü destekler ve siparişler verirler. Şair, düşünür ve nakkaşları korurlar. Buhara, Tebriz, Herat, Şiraz gibi kentlerde kurulan atölyelerde kitaplar hazırlanır. Her eserin başlangıcında Allah’a ve peygambere övgü yer alır. 15. yüzyıla tarihlenen el yazmalarındaki minyatürler pek çok sanatçı elinden çıkar. İslam minyatürünün önemli örnekleri; İran kahramanlık destanı sayılan Şehname, Ebu Zeyd’in maceralarının aktarıldığı Hariri’nin Makamat, hayvan masallarını anlatan Kelile ve Dimne, Kozmoloji ile ilgili Aca’ib al Mahlukat ve Nizami'nin Hamse gibi el yazmalarında bulunur.


Avrupa’da minyatür 7. ve 8. yüzyıllarda İngiltere ve İrlanda’da ortaya çıkmıştır. İlk örneklerde geometrik bezemeler, spiral iç içe geçmeli motifler, karışık yüzey üzerinde birbirine geçmiş ejder ve yılanlarla oluşturulmuş haç motifleri görülür. Romanesk dönemde figürler birer sembol, anlatım ise simgeseldir. Doğaya uygunluk değil kutsal tarihin bilgilerini aktarmak önemlidir. Gotik minyatürde Romanesk’in yoğun ve düzensiz kalabalığı şematik bir düzene sokulup, açık bir anlatım ve simetri egemen olmuştur. Kalabalık figürlere yer verilse de anlatılan öykü daha açık, basit ve anlaşılırdır.

Anadolu’da ilk kez Anadolu Selçuklu döneminde görülen minyatür 12. ve 13. yüzyıllarda Diyarbakır ve çevresinde Artuklu Sultanlarının ve Konya’da ileri gelenlerin koruyuculuğu ile uygulanır. Özellikle Konya’da tasavvuf düşünürü Mevlâna’nın (1207-1273) ve müritlerinin resme olan ilgileri nedeniyle içinde bulundukları sanat ortamında minyatüre de önem verilir. Nakkaş Nuri, Mevlana portreleri yapar. Selçuklu nakkaşları arasında Yusuf bin Hamza, Mehmed bin Abdullah, Bedreddini Tebrizi, Aynüddevle, Şehabettin Guyende gibi isimler sayılabilir. Ancak Anadolu Selçuklu döneminden kalan el yazma örneği azdır. Kitab-al Hasayiş-otlar kitabı-, Konya’da hazırlanan Varka ile Gülşah ve Tezkire sayılabilir. 2. yüzyılda yaşamış Dioskorides’in
De Materia Medica adlı botanik ve zoolojiden bahseden kitabının Arapça çevirisi olan ve 1152-1176 yılları arasında Silvan’da yapılan Kitab-al Hasayiş’de bir kısmı antik örneklere bağlı bitki, hayvan ve insan resimleri yer alır. Minyatürlerde figürler ön plandadır, doğa simgesel bir şekilde gösterilir ve renkler de uyumludur. 



Diyarbakır Artuklu Sultanı, Nasr ad-Din Mahmud’un 1206 yılında hazırlattığı
Ma’rifat al-Hıval al-Handasiye -otomatlar- teknik buluşları ve mekanik aletleri anlatan bir eserdir. Su saatleri, insan ve hayvan şeklinde veya müzikli makineler, otomatik kaplar, fıskiyeler gibi bölümler içerir. Eseri yazan ve resimleyen El Cezeri’dir. Varka ve Gülşah 11. yüzyılda Şair Ayyuki’nin yazdığı Hz. Muhammed zamanında geçen kardeş çocukları arasındaki aşk hikayesinin el yazmasıdır. Farsça yazmanın minyatürleri 13. yüzyılda Muhammed bin Abdülmümin tarafından Konya’da yapılır. Yazmanın 71 minyatürü Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir. Sayfaların ortasında yatay bir dikdörtgen içine yerleştirilen -sinema şeridi gibi olayların birbirini izlediği- minyatürlerde güçlü renkler, yalın düzenlemeler az da olsa süsleyici öğeler dikkat çeker. 1271’de Aksaray ve Kayseri’de hazırlanan 146 sayfalık üç bölümden oluşan Nasrettin Sivasi Tezkiresi’nde astroloji ve büyüyle ilgili konuların tasvirleri vardır. Tasvirlerde Bizans etkileri yanı sıra fantastik yaratıklar ve çok başlı melek figürlerinde Uygur ve Hint resim sanatından esinlenmede görülür...

Kaynaklar

1- Yeni Türk Ansiklopedisi, 7, Ötüken Yayıncılık, İstanbul, 1985, s: 2420
2- a.g.e, s: 2420
3- Renda, G., Minyatür, “Levni”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, 2, Yapı Endüstri Merkezi Yayını, İstanbul, 1997, s: 1262
4- Renda G., Erol, T., Başlangıcından Bugüne Türk Resim Sanatı Tarihi, 1, Tiglat Basımevi, İstanbul, s: 32
5- Aslanapa, O., Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s: 381
6- Tansuğ, S., Resim Sanatının Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s: 155
7- Yetkin, S. K., İslam Ülkelerinde Sanat, Cem Yayınevi, İstanbul, 1984, s: 213
8- Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, 5, Görsel Yayınlar, İstanbul, 1982, s: 949

Nalan Yılmaz, Minyatür Sanatının Anadolu'da ve Osmanlı'da Gelişimi, 9 Mayıs 2008, Lebriz Sanal Dergi

Minyatür Sanatının Anadolu'da ve Osmanlı'da Gelişimi - 2

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License
' altında tescillidir. Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder