Sayfalar

3 Haziran 2008 Salı

İspanyol Saray Ressamı: Velazquez

Portekiz kökenli soylu bir aileden gelen Velazquez, 6 Haziran 1599’da Sevilla’da doğdu. 1610 yılında aşırı gerçekçi üslubuyla bilinen Herrera’nın atölyesinde çalıştıktan sonra Francisco Pacheco’nun atölyesine geçti. 1617’de Aziz Luca Ressamlar Loncasına bağımsız usta olarak kabul edildi. 23 Nisan 1618’de Pacheco’nun kızıyla evlendi. 1622’de Pacheco’nun önerisiyle Madrid’e gitti ve orada kraliyet ailesinin portrelerini yaptı. Başarısından dolayı saray ressamlığına getirilen sanatçı 1624’te saraya yerleşti. 1627’de Madrid’e gelen Barok üslubun önemli temsilcisi Rubens’le tanıştı ve onun teşvikiyle 1629 yılında İtalya’ya giderek İtalyan ustalarının yapıtlarını inceledi.

Napoli’de kaldığı dönemde ünlü İspanyol ressamı Jose de Ribera ile tanıştı. 1633’ten sonra Madrid’ deki Buen Retino Sarayı’nın bazı salonlarını resimledi. 1647’de Alcazar ve Madrid’deki kraliyet yapılarının başmüfettişliği görevini üstlendi. 1644 yılında İtalyan ressamlarını yapıtlarını İspanya Sarayı için satın almak göreviyle İtalya’ya gitti. 1651’de kralın çağrısı üzerine İspanya’ya geri döndü. 1658’de üstün hizmetlerinden dolayı Santiago nişanı ile onurlandırıldı. İki yıl sonra 6 Ağustos 1660’ta bir soğuk algınlığı sonucu hayata veda etti. Büyük bir törenle gömülen sanatçının acısına dayanamayan eşi de bir hafta sonra öldü. Sevilla’da adına dikilen anıtın altında “gerçeğin ressamına” yazılı olan sanatçı gömülürken Kral IV. Philip “Artık mahvoldum” diyerek ağladı.

Velazquez’in Sevilla dönemi resimleri Pacheco’nun atölyesinde gördüğü öğrenimin etkilerini taşır. Desene öncelik tanımak, dış çizgileri vurgulamak, biçimi çevre öğelerinden kesin olarak ayırmak ve ayrıntıya önem vermek bu etkinin izleridir. Ancak Velazquez sanat hayatının başlangıcından itibaren özgün arayışlar içinde olmuştur. Kompozisyonun içindeki mekanı iki farklı olayın yer aldığı iki farklı derinliğe böler. Ön plandaki olay asıl olaya göre ikinci derecede önemli olmasına rağmen daha büyük boyutlu tutulur. Resmin asıl içeriğini belirten arka plandaki görüntü ise daha küçük boyutlarda ancak anlatımcı bir yaklaşımla verilir. Velazquez bu uygulamaya sanatının çeşitli dönemlerinde sık sık başvurmuştur. Her defasında da çarpıcı sonuçlar elde etmiştir...

1623’de Madrid’e yerleştikten sonra sanatında yeni bir dönem başlar. ‘Bodegones’ denilen natürmort öğeleriyle figürlerin birlikte tasvir edildiği resimler bu dönemin çalışmaları arasında önemli yer tutar. Venedikli ressamlardan esinlenerek geliştirdiği zengin ton değerlerini ve boya dokusuyla kendi gözlem gücünü en başarılı olduğu portre türünde birleştirir. Kraliyet ailesinden kişileri portrelerinde konumlarına uygun biçimde resimlemek için düz bir fon üzerinde göstererek anıtsal biçim anlayışıyla birlikte yalın ve sınırlı bir renk uyumu içinde işler.


Velazquez ilk İtalya gezisinde Venedikli ressamların renkçiliğinden, biçimciliğinden ve çıplak figürlerinden etkilenmiştir. Mitolojik konulu resimlerinde bu özellikler kendini gösterir. ‘Baküs’ ya da ‘Sarhoşlar’ (1628-29) olarak bilinen resmi bu dönemin başyapıtıdır. Güney manzarası içindeki Baküs -Dionysos- şarap tanrısı- ile çevresindekiler yunan mitolojindeki tanrılardan çok İspanyol köylülerine benzer. Velazquez’in bu resimde konuya yaklaşım biçimi ve kıvrak fırça işçiliğinin oluşturduğu hareket Rubens’in resimlerindekine benzerdir. Yine mitolojik bir konuyu işlediği diğer tablosu ‘Hephaistos’un Demirci Ocağı'nı 1630 yılında yapmış ve İtalya dönüşünde krala vermiştir. Resimde okçu ve güzel sanatları simgeleyen tanrı Apollon, Hephaistos'a -ateş tanrısı- karısı Aphrodite'nin- güzellik ve aşk tanrıçası- kendisini Ares- savaş tanrısı- ile aldattığını haber verdiği an gösterilmiştir. Aldatıldığını öğrenen topal tanrı Hephaistos iki sevgiliyi ağlar içine alacak bir yatak yapar ve onları bu yatakta bağlı bulduğunda öfkesini bağırarak ortaya koyar. Maden işçiliğinde usta olan Hephaistos ve yardımcıları Kykloplar ressamın her zaman çevresinde gördüğü insanlar gibi yani gerçek bir demirci dükkanında çalışanlar gibi tasvir edilmişler. Hiçbiri idealize edilmemiş. Resimde ışık gölge arasındaki çatışma hafifliyor ve ışık genişlemeye başlıyor. Bu durum Barok dönemin bitmekte olduğunu gösterir. Kompozisyon Barok'tan çok doğalcıdır. Figürler hareket halinde olduğu halde bir durgunluk etkisi gözleniyor.


Velazquez olgunlaşma dönemi olan 1631-1649 yılları arasındaki resimlerinde başlangıçtaki üslubun konu ve katı havasından ve son yılların izlenimci özellikteki kişisel yorumundan uzaklaşmıştır. 1634-35 yıllarına tarihlenen ‘Breda’nın Teslimi’ adlı resmi tarihsel bir konuyu işlediği tek çalışmasıdır. Bu tablo Hollanda’daki Breda kentinin İspanyollar tarafından teslim alınışını canlandırır. Kazanan orduların gücü sağ yanda mızrakların dikine ve düzenli hareketiyle, yenilenlerin perişanlığı ise sol yandaki düzensiz ve kargaşa içindeki figürlerle anlatılmıştır. Bu dönemde yaptığı ve özellikle sarayda görevli soytarıları, palyaçoları, cüceleri ve hokkabazları konu olarak seçtiği portrelerinde modellerin kişiliklerini başarıyla yansıtır. Aynı zamanda figürlerin dış çizgilerini eriterek daha dinamik ve yaşayan bir biçim anlayışı getirir. Kral ailesinin fertlerini at üstünde ve avlanırken gösteren resimlerinde İspanya’ya özgü dağlık görüntüleri de tasvir ederek manzara ile desteklenen portre türünün ilginç örneklerini vermiştir.


Velazquez son on yılında çoğunluğu kral, kraliçe ve çocukların portrelerinden oluşan resimler yapmıştır. Bu çalışmalar rahat ve akıcı biçimleri, usta fırça işçilikleri ve ton zenginlikleriyle çok kolay yapılmış izlenimi verirler. Son döneminin en ünlü resmi 1644-1648’e tarihlenen ‘Venüs’ün Tuvaleti’dir. Bu tablonun yapıldığı tarihe kadar hiçbir İspanyol ressam Venüs’ü - Aphrodite - konu olarak seçmemişti. Geleneksel Aphrodite tasvirlerinin tersine figürü sırttan gösteren bu Barok tarzdaki kompozisyon İtalyan ressamlarının Velazquez üzerindeki etkisini de gösterir. Yine aynı tarihlerde yaptığı ve konusunun mitolojiden alındığı ‘Dokumacı Kadınlar’ tablosu uzaktan bakıldığında derinlik kazanırken yakından bakıldığında her şey birbirine karışır. Soylularla çalışanları bir arada gösteren resmin sanat tarihinin karmaşık ikonografilerinden birine sahip olduğu ileri sürülür. Zenginlik, ihtişam, zerafet çeşitli nesnelerle, soylu kadınların sağlıklı duruşları ve neşeli halleriyle ve ışıkla vurgulanmıştır. Dokumacıların etrafında az ışık ve koyu renk görülürken mutluluğun rengi olan pembe soylulardan birinin giysisinde göze çarpar.

 
İkinci İtalya gezisinde betimlediği manzaralarda serbest fırça vuruşları onun sipariş edilmeyen resimlerdeki içten üslubunu da gösterir. Gerçekçi ve içten anlatımı ile dikkat çeken 1650 tarihli ‘Papa X. Innocenzo’nun Portresi'ni ünlü İngiliz ressam Reynolds “Roma’nın en güzel tablosu” olarak görüyordu. Velazquez bu resimde bir yanda tek bir kişinin geniş halk kitleleri üzerindeki gücünü simgelerken diğer yanda kaba ve ters bir kişiliği olan Papa’nın bu özelliğini de göstermiştir.


Sanatçının son dönemindeki üslubu “izlenimci” olarak nitelenen serbest fırça işçiliğine dayanır. Fırça vuruşları uzaktan bakıldığında görsel bir nesnelliğe bürünür. Büyük bir ustalık gerektiren bu yöntemin doruk noktasına ‘Nedimeler’ (1656-57) adlı resmiyle ulaşır. Bu resimdeki figürler duruşlarının tam harekete dönüşeceği anda gösterilmişlerdir. Ressamın seyirciye bakar şekilde kendisini de tasvir ettiği bu çarpıcı resimde zaman içindeki geçici bir an yakalanarak sonsuzlaştırılmıştır. Resmin merkezindeki kız çocuğunun çevresinde gruplar halinde ve derinlemesine işlenmiş kompozisyon sanatçının altın oranı uygulamadaki başarısını da gösterir. Resimdeki aynadan yansıyan görüntülerle doğrudan görülen figürlerin mekan derinliği açısından çözülmesi ilginç bir özelliktir.

Velazquez modellerini hep aynı duruşta gösterir. Ayaktaysalar yüzleri ressama dönüktür, bir elleriyle masaya ya da koltuğa dayanırlar. Diğer elleri vücutlarının yanından aşağıya sarkar. Ressam renk ve ışık sorununu daha çok önemsediğinden duruşlardaki değişiklikler üzerinde pek durmamıştır. Konudan ve nasıl gösterildiğinden çok temel sorunu figürleri içine alan ve insan biçimlerini maddeleştiren titreşik renkli ışığı yakalamaktır. Resimlerindeki gölge ve ışıklı bölümlerin düzenlenişi figürlerin resmedilmiş gibi değil de gerçekten oradalarmış gibi bir izlenime neden olur. Işık değişik tonların bıraktığı etkiyle gerçeklik oluşturacak biçimde ustaca işlenmiştir. Velazquez’in biyografisini yazan Palomino sanatçının tuvale çok yaklaşmadan uzun fırçalarla çalıştığını ve portrelerine uzaktan bakılması gerektiğini belirtir.

Kaynaklar:

1- Aktuna, Sadun, Büyük Ressamlar, Hayatları ve Eserleri, Hayat Kitapları, İstanbul, 1970
2- Conti, Flavio, Barok Sanatını Tanıyalım, çev: Solmaz Tunç, İnkılap ve Aka Yayınevi, İstanbul
3- Erdok, Neşe, Figüratif Resimde Bakış Dialektiği ve Bakış Espas İlişkisi, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yayını
4- Gombrich, E.H., Sanat ve Yanılsama, çev:Ahmet Cemal, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984
5-Rey, Jose Lopez, The Geatest Artist, Book 23, Velazquez, Funk and Wagnalls Inc.,New York, 1978
6- Gudiol, Jose, Velazquez, trans.Kenneth Lyons, Alpine Fine Arts Collections Ltd., London, 1987
7- Sanat Tarihi Ansiklopedisi, C.3,Görsel Yayınlar, İstanbul, 1981
8- Yetkin, Suut Kemal, Büyük Ressamlar, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1968
 


Nalan Yılmaz, 'Diego Rodriguez de Silva Velazquez', 28 Haziran 2006, Lebriz Sanal Dergi

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License 

0 comments :

Yorum Gönder