Osmanlı sarayları içinde en son örneği oluşturan Yıldız Sarayı 500.000 m 2 lik bir alan üzerine kurulmuş. En fazla II. Abdülhamit döneminde (1876-1909) gelişme gösteren saray ve çevresi yüksek duvarlarla çevrili ve Beşiktaş-Ortaköy arasındaki Yıldız tepelerini kapsıyor. Saray; saray yapısı, kışlalar, talim yeri, köşkler, bahçeler ve camilerden oluşan bir kompleks. Kışlalar ve talim yeri günümüze gelmemiş. Yıkılan, yok olan, yanan pek çok köşk ve ek yapıların sayısı yüze yakın. Yapılar kuzeybatıda yoğunluk kazanırken Çırağan’ın üst kısımları daha çok bahçe ve koruluktur. Koruluğun içinde Şale, Çadır ve Malta Köşkleri ve Çini fabrikası yer alır. Sarayın mimarları Agop ve Sarkis Balyan ile Raimondo D’Aranco’dur.
Abdülaziz ve Abdülmecit zamanından kalan yapılar arasında Daire-i Hümayun (Yıldız Kasrı), Büyük Mabeyn Dairesi, Şale Kasrı’nın ilk bölümü, Malta ve Çadır Köşkleri vardır. 44 yıl padişahların oturduğu ve devletin idare edildiği sarayda II. Abdülhamit döneminde 12.000 kişi yaşıyordu. 1974 yılından sonra Kültür Bakanlığı’na geçen sarayı oluşturan yapılar bugün çeşitli amaçlara hizmet ediyor.
Yıldız Sarayı Külliyesi; müze, Şale Köşkü; Milli Saraylar Daire Başkanlığına bağlı müze, Güzel Sanatlar Dairesi; Belediye Müzesi, Dış Karakol ve Arabacılar Dairesi; çeşitli vakıfların merkezleri, IRCICA; Araştırma Merkezi, Yıldız Parkı, Malta ve Çadır Köşkleri; Belediyeye ait ve halka açık, Silahhane, İç bahçe ve havuz çevresi; sosyal ve kültürel etkinliklerin yapıldığı alanlar, Harem, Damatlar Dairesi, Çukursaray, Hünkar Dairesi; Yıldız Teknik Üniversitesinin birimleri olarak kullanılıyor. Saray iç bahçe- Hasbahçe-, Dış bahçe -Yıldız Korusu-, Şale Köşkü bahçesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi çevresindeki Harem bahçeleriyle çevrilidir. 500 dönüm alan üzerindeki bahçelerde 100-110 yıllık ağaçlar ve çok sayıda çeşme, kayalıklar, suların kayalardan dökülmesini sağlayan kaskadlar, köprüler, saksı, çiçek kapları, havuzlar, limonluklar ve çok çeşitli süs bitkileri yer alır. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarının Osmanlı kültürel hayatının göstergesi olan saray ve çevre düzenlemesi, mimarlık ve bezeme anlayışı bakımından döneminin değişik yaklaşımlarını da yansıtır.
Saray yapıları içindeki köşkler bahçelerde, kırlarda, açık yerlerde yer alan kısa süreli dinlenme ve oturma mekanlarıdır. Biçimlenme ve üsluplarına göre köşk, kasır, villa gibi adlar alan yapıların içleri ve dışları süslüdür. Yapılar tek başına olabildiği gibi birleşik de olabilir. Osmanlı padişahları dinlenmek ve eğlenmek amacıyla birkaç saatlerini veya günlerini köşklerde geçirirlerdi. Bu nedenle köşkler Osmanlı saray mimarisinin değişmez yapısıdır. Çoğunlukla kagir olan yapıların küçük saray gibi olanlarının içlerinde taş, mermer ve çini kaplamalara rastlanabilir. Köşklerin içi dönemin süsleme anlayışına göre bezenirdi. Esas girişin bulunduğu cepheler önemli ve süslüdür. Yan kısımlarda da girişler bulunabilir. Osmanlıların sevdiği yapı tiplerinden köşkler 19. yüzyıldan sonra daha az yapılmıştır. En önemlileri; Çinili Köşk, Küçüksu Kasrı, Ihlamur Kasrı, Bebek Köşkü; Cihannüma Köşkü, Şale Köşkü, Maslak Köşkleri; III. Osman Köşkü vb. sayılabilir.
Yıldız Sarayının üniversite tarafından kullanılan yapılarının bulunduğu bahçede Şehzade ve Sünnet Köşkleri yer alır. “Şehzade ve Sünnet Köşkleri II. Abdülhamit döneminde yapılmıştır. Bu küçük köşklerin tümü restore edilmiş ve üniversiteye bağlı misafirhane ve bürolar olarak kullanılıyor. Hünkar Dairesi ve Çukursaray arasında bulunan Şehzade Burhanettin Efendi Dairesi 1973 yılında elektrik konağından çıkan yangında yanmıştır.”* Damatlar ve oğullar için yaptırılan köşkler bugünkü mimarlık fakültesi paralelinde sıralanan dört yapıdır. Hepsinin arkalarında birer kaskad ve havuz vardır. Onların bitişiğinde ise dış duvar başlar. Köşklerin ikinci sırada yer alan en küçüğünde resim yoktur. Sonraki Yeşil Köşk'tür. Dördüncü sıradaki ise bugün Bütçe Dairesi’dir. Odalarındaki manzara resimlerinde melek figürleri görülür.
Dış duvar renginden dolayı Sarı Köşk olarak adlandırılan köşk ilk sıradadır. Yüksek bodrum üzerinde iki katlı olarak yükselen yapının cephesinde üst katta balkon bulunuyor. Balkon beyaz renkli süslü korkuluklara ve saçaklı bir üçgen alınlığa sahip. Köşke giriş ön cephenin doğu tarafındandır. 19. yüzyıl duvar resimlerinin özgün örneklerinin bulunduğu Sarı Köşkün zemin katında birbiri içinden geçilen üç bölümden sonra köşede bir odaya ulaşılır ama burada resim yoktur. Zemin kattaki başka bir odanın bir duvarında süslü oval bir pano içindeki resimde iki hayvan tasvir edilmiş. Biri diğerinin parçalanmış ters dönmüş gövdesinin üzerindedir. Kırmızı, mavi ve toprak renklerinin kullanıldığı resim dekoratif niteliktedir. Yağlıboya resim 19. yüzyılın ikinci yarısı duvar resminin özelliklerini yansıtır. Av hayvanları ve kuşlara dönemin başka köşk ve saraylarında da rastlanır. Diğer duvarında aynı tarz bir pano içinde bu kez masa üzerinde kaideli bir tabak içinde armut, şeftali gibi meyvelerin ve yaprakların bulunduğu natürmort görülür. Resimde ışık-gölgeye dikkat edildiği ve görüleni olduğu gibi ayrıntılarıyla resmetmeye özen gösterildiği fark edilir. Aynı odanın tavan köşesinde üçgene yakın bir form içinde kıvrımlı bitkisel motifler ve yuvarlak küçük bir pano içinde de oldukça dekoratif meyve tasvirleri vardır; bir salkım üzüm ve yanında bir portakal ya da şeftali.
Dış duvar renginden dolayı Sarı Köşk olarak adlandırılan köşk ilk sıradadır. Yüksek bodrum üzerinde iki katlı olarak yükselen yapının cephesinde üst katta balkon bulunuyor. Balkon beyaz renkli süslü korkuluklara ve saçaklı bir üçgen alınlığa sahip. Köşke giriş ön cephenin doğu tarafındandır. 19. yüzyıl duvar resimlerinin özgün örneklerinin bulunduğu Sarı Köşkün zemin katında birbiri içinden geçilen üç bölümden sonra köşede bir odaya ulaşılır ama burada resim yoktur. Zemin kattaki başka bir odanın bir duvarında süslü oval bir pano içindeki resimde iki hayvan tasvir edilmiş. Biri diğerinin parçalanmış ters dönmüş gövdesinin üzerindedir. Kırmızı, mavi ve toprak renklerinin kullanıldığı resim dekoratif niteliktedir. Yağlıboya resim 19. yüzyılın ikinci yarısı duvar resminin özelliklerini yansıtır. Av hayvanları ve kuşlara dönemin başka köşk ve saraylarında da rastlanır. Diğer duvarında aynı tarz bir pano içinde bu kez masa üzerinde kaideli bir tabak içinde armut, şeftali gibi meyvelerin ve yaprakların bulunduğu natürmort görülür. Resimde ışık-gölgeye dikkat edildiği ve görüleni olduğu gibi ayrıntılarıyla resmetmeye özen gösterildiği fark edilir. Aynı odanın tavan köşesinde üçgene yakın bir form içinde kıvrımlı bitkisel motifler ve yuvarlak küçük bir pano içinde de oldukça dekoratif meyve tasvirleri vardır; bir salkım üzüm ve yanında bir portakal ya da şeftali.
Köşkün zemin kattan birinci kata geçilen merdiven boşluğunda karşılıklı duvarlarda dört resim ve alt katta kalan duvardakinde panoramik bir manzara görülür. Ön kısımda ağaçlar, ileride bir ırmak ve ırmak üzerinde köprü, ırmağın diğer kıyısında birkaç yapı vardır. Perspektif kurallarına uyularak yapılmış resmin solunda başka bir resimde cami ve bir köşk gösterilmiş. Burada da ayrıntılı bir betimleme ile karşılaşılıyor. Kompozisyonda iki yapı dışında bir öğe yok. Perspektife önem verilen resimde geniş yol ufka doğru daralıyor. Solda iki katlı bir yapı, yolun diğer kısmında daha ilerde yüksek kasnaklı kubbesiyle Tophane’deki Nusretiye cami’nin tasviri var. İki minareli caminin minareleri son derece ince ve zarif çizilmiş. Resim belge niteliğinde.
Merdiven boşluğunun üst duvarında figürlü bir resimle karşılaşıyor. Bu resim o nedenle önemli. Duvar resimlerinde figüre pek rastlanmaz ama II. Abdülhamit döneminde duvar resimlerine ufak boyutta da olsa figür girmeye başlamış. Resimde talim yerinde topçu talimi yapan erler gösterilmiş. Beş küçük figür topların yanında dururken ileride bayrak asılı bir kule, daha ileride ise uzunlamasına iki katlı yapılar yer alıyor. Bütün bunlar kompozisyonun yarısına dağılmış. Diğer yarısı ise gökyüzü. Yine perspektif kurallarına uygunluk ve ayrıntılı bir resmediş göze çarpar. Bu resmin yanında yer alan resimde de kıyı kasırlarının yer aldığı bir manzara tasvir edilmiş.
Köşkün birinci katı zemin kata göre daha büyük. Merdivenin karşısındaki odada çok sayıda duvar ve tavan resmi bulunuyor. Kapının sağından itibaren sıralanan resimler oval ve dikey panolar içinde. Çerçeveleri altın yaldızlı süslemeye sahip. Girişin sağındaki duvardaki ilk resimde perspektife uygun manzara sakin ve durgun bir görünümde. Kompozisyonda ağaçlar, yol ve uzaklarda çok ufak bir yapı var. Üst yarsından itibaren gökyüzü başlayan resim kartpostaldan ya da fotoğraftan yapılmış olmalı. İkinci resimde dalgalı bir deniz ve üzerinde yelkenli görülüyor. Dalgalar yüzünden gemi yan dönmüş. Gökyüzü yine kompozisyonun yarısını kaplamış. 19. yüzyılda İstanbul’a gelen Rus ressam Ayvazovski’nin bu tür resimleri var. Bu yüzyılda gemi ve deniz resimleri yaygınlaşmış. Bu tarz resimlere Beylerbeyi Sarayı’nda da rastlanır. Başka bir resimde yeşilin tonlarıyla oluşturulmuş bir kır manzarası gösterilmiş. Gökyüzünde sarı ve mavi renklere yer verilmiş. Bir diğer manzara resminde uzaklara doğru kıvrılan ince bir yol ve etrafında yeşillik, ileride sık ağaçların yer aldığı bir ormanlık bulunuyor. Ufuk çizgisi neredeyse resmin üçte birinden başlıyor. Sakin gökyüzü kompozisyona dinginlik veriyor. Doğa görünümü yorumsuz bir şekilde ele alınmış. Bu tür resimlerdeki görünümler hep aynı ışık altında gösterilmiş. Sakin bir deniz manzarasıyla oluşturulan duvar resminde ise ufuk çizgisi yine kompozisyonun üçte birinden başlamış. Gökyüzü ezici bir üstünlük sağlamış.resmin sağ ön kısmından denize doğru ahşap bir iskele uzanıyor. Durgun deniz üzerinde bir yelkenli görülüyor. İskelenin olduğu kısımdan resme giren lekelerle oluşturulmuş ağacın arka kısmında kalan ufuk çizgisinde mavi rengin tonlarına yer verilmiş. Dengeli ve dingin bir kompozisyon.
Aynı odada bulunan başka bir resimde su kenarında ağaçlar arasında yalılar bulunuyor. Duvar resmilerinde binaların ve ağaçların suya yansıması sık yer verilen bir konu. Sanatçı gördüğünü ayrıntılı bir şekilde yansıtmış. Görüş açısı geniş. Ağaçlar açıklı koyulu lekelerle oluşturulmuş. Üst katın en geniş mekanı olan bu oda yanlardan iki odaya, ön kısımdan da bir kapıyla balkona açılıyor. Bu kapıların kanatları üzerinde bir kısmı üçgen şeklinde eskitilmiş olan altın yaldız ve yeşil renkli çerçeve içinde resimler yer almış. Resimlerde kış manzaraları, kar görünümleri, vazgeçilmez manzara öğesi ağaçlar, dağ ve su dikkat çekiyor. Yeşil rengin hakim olduğu açıklı koyulu lekelerle ortaya konmuş ağaçlar suya yansıyor. Kapının diğer kanadındaki resimde su kenarında ağaçlar, sahilde bir kayık, uzaklarda dağlar görülüyor. Perspektife uygunluk ve lekelerle oluşturulmuş ağaçlar bu resim içinde geçerli. Odanın tavanında şeritler içinde yatay oval panolarda dört resim yer alıyor. Resimlerden birinde deniz kenarında beyaz büyük bir yalı ve onun gerisinde ağaçlar, tepeler bulunuyor. Kartpostalı andıran resimdeki yalının önündeki denizde içi boş bir kayık var. Altın yaldızlı bir pano içinde ağaçlıklı bir tepelik ve uzaklarda deniz görülen diğer resim ağırlıklı olarak toprak rengi ve yeşilin tonlarıyla oluşturulmuş. Yakın plandaki tepeden uzaklara bakış söz konusu. Başka bir resimde farklı bir öğe olarak beyaz bir deniz feneri var. İnce, uzun panoramik görünümlü, görüş açısı geniş tipik bir kompozisyon.
Birinci katın merdivenden çıkılınca sağda kalan odasının duvarlarında natürmortlara yer verilmiş. Dikdörtgen bölümlerin içinde etrafları bitkisel, kıvrımlı oval panolar içinde birbirine benzeyen çiçek motifleri hoş bir görünümde. Dekoratif ve süsleyici amaçlı bu oda kadınların kullanımına yönelik olabilir. Odanın tavanında uzun dar panolar içinde gemili deniz manzaraları da bulunuyor. Uzaklarda kıyıda beyaz uzun bir yapı, diğerinde bulutlu bir gökyüzü, dalgalı deniz üzerinde gemiler ve kıyıda kayalıklar. Denizin üzeri aydınlık ve parlak. Resimlerin çoğunda ışık-gölgeye dikkat edilmiş. Gökyüzünde belirgin lekeler yer alıyor. Merdivenden çıkılınca solda kalan odadaki resimler dikey oval panolar içine yapılmış. Panoların etrafı kıvrımlı motiflerle süslenmiş. Kötü durumdaki bir resimde su kenarı, dağlar ve ağaç tasvir edilmiş. Gökyüzündeki ayın denize yansıması belirgin. Arka planda kalan dağlar sisli ve belirsiz. Gökyüzü pek çok kompozisyondaki gibi büyük bir alanı kaplıyor. Perspektif kuralları içinde Batı manzara resimlerine uygun bir çalışma.
Odadaki diğer bir resimde üç planlı bir düzenleme söz konusu. Ön planda birkaç ağacın bulunduğu kır, orta planda deniz, denizin kıyısında binalar ve arkasında tepeler geri planda ise gökyüzünün olduğu görüş açısı geniş panoramik bir resim. Kıyıdaki yapılar beyaz ve iki katlı. Bu tür İstanbul’u resimleyen gravürcülerin etkisi ile oluşmuş. Boğazdan görünümler, kıyılarda binalar tipik konular. Akşam saatlerinde ön planda kır, orta planda deniz ve gemi, geri planda gökyüzü ve ayın görüldüğü doğa görünümlerine yer verilen resmin benzerlerini aynı yüzyıl içinde Batılı romantik ressamlarda resmetmişler. Resimlerin hepsi aynı tarz ve üslupla yapılmış. Hepsi benzer etkiler bırakıyor. Doğa görünümlerinin yorum katılmadan olduğu gibi gösterilmesi belirgin özellikler.
Notlar
* Binan, Can, Yıldız Sarayı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Kuruluş ve Gelişmesi Kısa Tarihi, İstanbul. 1994, s: 6
NALAN YILMAZ, 13 Mart 2005 Pazar, Hürriyet, Agora
Yıldız Teknik Üniversitesi Bahçesindeki Yeşil Köşk'ün Duvar ve Tavan Resimleri
Şehzade Köşkleri’nin Duvar ve Tavan Ressamları
***** Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
0 comments :
Yorum Gönder