5 Temmuz 2011 Salı

Praha Vytopna Restaurant

Prag'da bir akşam yemeğe gittiğimiz ve yeğenlerimin çok sevdiği Vytopna Restaurant turistlerin de ilgisini çekiyor. Masaların yanlarına 400 metre uzunluğunda minyatür raylar döşenmiş ve içeçekler her masanın ortasına küçük tren vagonlarıyla dağıtılıyor. Bardaklar boşalınca tren onları almak için bir kez daha geliyor. Çocuklu masalara Thomas adlı tren servis yapıyor. Ayrıca geleneksel demiryolları ile ilgili olan restoranın sahibinin tren koleksiyonu cam bölmeler içinde sergileniyor. Aileler ve özellikle çocuklar için eğlenceli restoranun menüsünde ızgara somon, kızartılmış ördek, salatalar, makarnalar, vejeteryan yemekleri, biftek, tavuk ve çeşitli tatlılar yer alıyor.

Prag, Vytopna Restaurant
Prag ile ilgili diğer yazılarım:  

Masal Kuleleriyle Prag 
Prag'daki Müzeler
Kafka Müzesi

*****Bu sayfadaki yazının ve görsellerin tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

17 Mayıs 2011 Salı

Botticelli ve Primavera

Arno nehri kıyısında dükkanı olan deri ustasının oğlu, Floransalı Sandro Botticelli’nin (1446 – 1510) gerçek ismi Alessandro di Mariano Vanni Filipepi’dir. Fra Filippo Lippi’nin ve Verrocchio’nun öğrencisi olduktan sonra 1470’de kendi atölyesini kuran sanatçı Medici ailesinin korumasında çalışmalarını sürdürür. 14. yüzyılda Duccio, Cimabue, Giotto, Simone Martini, Lorenzetti ile resimde Bizans etkileri kırılmaya başlar. Floransa’da 15. yüzyılda, Rönesans resminin biçimlenmesinde ve gelişmesinde etken olan Massacio, Fra Angelica, Uccello, Fra Filippo Lippi, Gentile de Fabriano, Benozzo Gozzali, Domenico Ghirlandio, Luca Signorelli, Antonio Pollaiuolo, Pinti Ruchio, Piero Della Francesca, Botticelli, Leonardo da Vinci vb. sanatçılar genellikle kilise ve belediye saraylarının duvarlarına freskler yaparlar. Yaş sıva üzerine suda çözülmüş boya pigmentleri kullanılan bu duvar resmi zorlu bir tekniktir. Ressamlar güneş doğmadan kalkıp sıva kurumadan boyayı sürmek zorundadır.

Sanata, bilime, doğaya, insana, bireyselliğe değer verilen Floransa’nın altın çağında sanatçılar, filozoflar, edebiyatçılar, mimarlar, bilim adamları birbirleriyle yakınlık kurarlar ve hümanist düşünceyi yayarlar. Entelektüeller Yunan ve Roma’nın özgün sanat ve edebi eserleriyle, derin ve gizemli gerçekler içerdiğini düşündükleri mitolojisiyle ilgilenirler. Klasik Yunanca metinleri çevirirler. Küçük bir kent olmasına rağmen ekonomik yönden gelişmiş Floransa’nın çok sayıda üretken ve özel kişilikleri ortaya çıkarması hayranlık uyandırır. Çok yönlü evrensel insan tipi bu döneme özgüdür. Kültürel ortamın şekillenmesinde hümanist hareketin kurucularından Leon Battista Alberti’nin de katkıları büyüktür. 
 

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Makaron


Pazar günü arkadaşımla Kadıköy'ün eski pastanelerinden Baylan'da kahveli, karamelli, frambuazlı ve kayısılı makaronları denedik. Ne yazık ki çikolatalı kalmamıştı. Makaronlar az şekerli ve hafif kremalı olduğu için lezzetliydi. Beyaz Fırın ve Divan (Frambuaz, Şokola, Fıstık, Passion Fruit, Gül, Karamel, Türk Kahvesi, Vanilya...) gibi pastanelerde de var. Aslında bu işin uzmanı Ladurée. Geçtiğimiz aylarda Bebek'te ve İstinye Park'ta şubeleri açıldı. Henüz Ladurée makaronlarını tatmadım ama çok lezzetli olduklarına eminim. Makaronlar Fransa'da üretilip bütün dünyadaki şubelere dağılıyormuş. Her yerde tat aynıymış. Fransa'da 26 çeşitken İstanbul şubelerinde 12; belki zamanla diğerleri de gelir. Rengarenk makaronların kutularının dizaynı da gerçekten hoş ve zarif. Evet Türkiye'nin de geleneksel acıbadem kurabiyesi var ama ben oldum olası sevemedim.

6 Mayıs 2011 Cuma

Sanat Eleştirisi

Yıllar önce bir panelde eleştirmenlerin görüşlerini dinleme fırsatım olmuştu. Konuşmasında eleştiri ve sanat tarihi birlikteliğine değinen Jale Erzen’e göre "Türkiye’de eleştiride tavırlar belirsiz. Batı dışındaki toplumlarda eleştirinin gelişememesinin nedeni sanatın çok belirgin amaçlara yönelmesi ve otonom olması. Günümüz sanatında endüstri ve teknolojiyle birlikte anlam ve biçim kopuktur. Biçimi sanatçı tek bir parçada sunmuyor. Biçim ve içerik arasında doğrudan bir ilişki yok. Sanat eseri parçalanmış durumda. Eleştirmen biçimi yapılandırmalı"...

Eleştirmen ve küratör Ali Akay için ise: “Ölümün varlığını hisseden insan sanat yapar. Eleştiri için kuramsal alan ve söz söyleyecek insanların ortamı zorunlu. Dönemler boyunca çağdaş ve modern sanatların problemi anlam ve biçimin kopması değil birleşmesi, kavramla el becerilerinin aynı yerde kullanılmasıdır. Bugünün sanatında da biçim ve içerik birlikteliği vardır. Yapıt içinde bulunduğu dönemde eleştirilmelidir. Modern akım temsiliyeti kırmıştır ancak Postmodernizm’de yeniden ortaya koyulur.” 

3 Mayıs 2011 Salı

Ve Karşınızda Mayıs

Mayıs geldi. Evde ve dışarıda gördüğüm güzellikleriyle nihayet bahar da kendini gösterdi: 
güneş, çiçekler, kuşlar, ağaçlar, ruh hali gülümsüyor sanki :)

29 Nisan 2011 Cuma

7. yıl Anısına

Ressam Nazmi Yılmaz'ın (22 Ocak 1944 İstanbul - 29 Nisan 2004 İstanbul) 2000 - 2002 yılları arasında yaptığı kağıt üzerine karışık teknik çalışmalarından seçmeler


Nazmi Yılmaz ile ilgili diğer bağlantılar: 

Kadın Ruhunu Resmeden Nazmi Yılmaz
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Sergileri  
Yalnızca Hoş Geçen Saatlerimi Sayarım
Ameliyat
9. Yıl Anısına
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Manzara Resimleri

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

20 Nisan 2011 Çarşamba

Ebru Örnekleri



Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde eğitim görmüş olan Nazan Yılmaz'ın 1996 yılındaki Altın Mikrofon Şarkı Yarışmasında birinci olan bestesi Giz eşliğinde ebru çalışmaları

10 Nisan 2011 Pazar

Osmanlı Hanedanından Bir Ressam: Şehzade Abdülmecid Efendi

15. yüzyıldan itibaren Fatih Sultan Mehmet himayesinde kitap, minyatür, tezhip, hat gibi sanatlar gelişir, saray nakışhanesi kurulur. Nakkaşbaşı Venedik’e eğitime gönderilir. Yabancı sanatçılar sarayda görevlendirilirler. 18. yüzyılda Batı resminin özellikleri ilk olarak minyatürlerde görülmeye başlar. 19. yüzyılla birlikte ise minyatür ve el yazmaların yerini mimariyle bağlantılı duvar ve tuval resmi alır. III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud (1808-1839) zamanında kurulan askeri okullarda resim dersleri verilir. İstanbul’a gelen yabancı sanatçılar yağlıboya tablolar, köşk ve sarayların duvarları ve tavanları için resimler yaparlar. II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid (1839-1861) nakkaşları eğitim için Avrupa’ya yollarlar. Adı geçen dört padişah da portrelerini yaptırırlar. Sultan Abdülmecid İbrahim Efendi’den desen dersleri alır. 

19. yüzyıl Osmanlı hanedanının Batı saraylarındaki gibi eğitildiği ama Doğuya ait edebiyatı, müziği, dini de bilen, kültürlü ve sanatsal yönü güçlü aydınların olduğu bir dönem. O zamana kadar devlet işlerinde donanımlı olmakla birlikte sanatçıları koruyan, hattat, şair, müzisyen, kuyumcu padişahlar vardır. Ancak Sultan Abdülaziz (1861-1876) ve oğlu Şehzade Abdülmecid Efendi resim sanatını hem desteklerler, okumak için sanatçılar gönderirler hem de idari görevlerinin yanında kendileri de desen ve resim yaparak bu alanda başarılı olurlar. Avrupa adetlerini sevmeyen, içki içmeyen Abdülaziz Arapça öğrenir, ney çalar, güreşlere ve ahşap işlerine meraklıdır. Bunların yanı sıra hattattır ve güçlü bir desencidir. Chelebowski, Ayvazovski, Şeker Ahmet Paşa, Gobel Berton yakınlık kurduğu sanatçılardandır. Heykelini yaptıran ve yurtdışına seyahat amaçlı giden ilk padişah olarak da bilinir. Paris, Londra ve Viyana’da sarayları, müzeleri, sergileri gezer. Döndükten sonra Şeker Ahmet Paşa’ya ve Gerome’a Türk ve yabancı sanatçıların tablolarını aldırarak saray koleksiyonu oluşturur. 

22 Mart 2011 Salı

Kaybedenler Kulübü



1997-2003 yılları arasında dinlediğim radyo programından favori listem*.

Kent fm'de Pazartesi, Salı ve Perşembe geceleri 23:00 - 02:00 arası yayındaydı. Birkaç programı kaydetmiştim. Radyolarda daha iyisinin yapıldığını sanmıyorum. Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk'un hem çaldıkları müzik hem de konuşmaları iyiydi gerçekten. Bir dinleyen ya sürekli dinlerdi ya da hiç. Ben programları kaçırmayanlardandım ve genellikle kulaklıkla dinlerdim. 2003'ten sonra takip ettiğim başka radyo programı olmadı. Altıkırbeş yayınlarından aldığım ilk kitap da Nisan 1995 baskılı Paul Klee'nin 'Modern Sanat Üzerine'ydi.

*Favori Listem...

8 Mart 2011 Salı

Terrariums

                                                         
 Camın içindeki minik doğa. Hepsi de harika görünüyor.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...