Sayfalar

5 Haziran 2015 Cuma

Sonbahar'da Saklıkent Kanyonu

2014 Kasım ayındaki bir haftasonu gezisini henüz yazma fırsatı buluyorum :) Daha önce yine aynı arkadaşlarımla Adrasan'a tatile gitmiştik. Harika bir denizi ve doğası olan Adrasan'da kalıp Olimpos, Çıralı, Demre, Myra ve Kekova'yı gezmiştik. Aslında bir ara oraları da yazmalı. Bu kez arkadaşlarımdan birinin kız kardeşinin düğünü için İstanbul'daki nikahta aniden karar verip sonraki haftasonu Kaş'a hareket ettik. Dalaman'dan transferle yaklaşık 2.5 saatte Kaş'a vardık. Düğünün ilk aşaması Kaş'ın köylerinden birindeydi. İki arkadaşımla birlikte onların köye yolculuk saatine yetişemedik.  Vakit kaybetmeden araba kiralayıp yakınlardaki antik yerleşimleri ve doğal parkları gezmeyi planladık. Kaldığımız apart otele küçük bavullarımızı ve sırt çantamızı bırakıp yola çıktık.

İlk olarak Fethiye'ye 40 km, Kaş'a ise yaklaşık 60 km uzaklıktaki  Saklıkent'e gittik. Kaş'tan Saklıkent'e giderken Kalkan'a kadar solumuzda kalan Akdeniz manzarası oldukça güzeldi. Özellikle Kaputaş Plajı'nın bulunduğu bölge. Eşen çayının bir kolu olan Karaçay'ın üzerindeki Saklıkent'i ilk kez 15 yıl önce kız kardeşlerimle Fethiye tatili sırasında gezmiştim. O zaman yaz mevsimiydi, su daha sakin ve alçaktı. Jeolojik çatlama sonucunda meydana gelen sarp ve derin  vadide, buz gibi akan kaynak sularının içinde ıslanarak, halatlara tutunarak, büyük kayaların ve taşların üzerine inip çıkarak doğal parkurda epey ilerlemiştik. Duvarların arasına sıkışan kayalarla, dar yarıklarla karşılaşılan bazı bölümleri zorlu, gayret isteyen ama son derece eğlenceli bir yürüyüştü. Üstelik yaz sıcağında oldukça serinletici bir aktiviteydi. Bu kez Kasım ayı olduğu için hava bulutlu ve serindi. Kanyonu gezmeden önce su kenarındaki birkaç restorandan birinde bizim gibi acıkmış ördeklerin ve sevimli yavru köpeklerin eşliğinde karnımızı doyurduk. Yöresel kilimler üzerindeki yer minderlerinde oturulan ve keyif için hamak da olan mütevazi restoranlar boştu haliyle. Çok fazla yiyecek çeşidi de yoktu. Zaten sadece birkaçı açıktı. Yerli yabancı binlerce kişinin ilgisini çeken ve ziyaret ettiği bir yer olduğu için yazın daha farklıdır.


Daha sonra bilet alıp 18 km uzunluğundaki kanyonun yamacına demir çubuklarla bağlı tahta iskelede 200 metre yürüdük. Suyun içine girmeyeceğimiz için lastik ayakkabı almaya gerek duymadık. 1000 - 1100 metre yükseklikteki oldukça dik ve dar kayalıkların arasından akan su ile hayat bulan görkemli doğa harikası kanyonu mevsim nedeniyle bizden başka gezen yoktu. Kaynağın olduğu yerde su son derece hızlı, gürültülü ve taşkın akarak  çamurlu suyla karışıyordu. Burada bir köprüden karşıya geçilerek ağaçların arasında dinlenilecek ve oturup bu ortamın keyfine varılacak alana geçiliyor. Burada çeşitli tabelalarla uyarılar yer alıyor. (Kanyona girişin geçiçi olarak yasak olduğu vs.)


Antalya ve Muğla sınırları içindeki kanyon ve çevresindeki Maki, Kızılçam, Karaçam ve Sedir vb. bitki örtüsüyle de dikkat çeken Saklıkent Milli Parkı Türkiye'nin birbirinden değerli yüzlerce doğal güzelliğinden biri. Doğa fotoğrafları çekmek için bulunmaz bir yer. Milli Parktaki ağaç evlerden birine çıkıp odayı inceledik. Etrafta sararan yapraklarıyla çatlayan meyveleriyle birlikte nar ağaçları da hayran olunacak manzaraya katkı sağlıyordu. Ayaklarınızın altından suların aktığı bu cennette, sadece su sesinin duyulduğu sakinliğin ve doğanın içinde saatlerce kalabilirdik ama zamanımız azdı ve sırada Ksantos (Xantos) vardı.


*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License 

0 comments :

Yorum Gönder