Devir, 20 yıl muhabirlik ve köşe yazarlığı yapan Ece Temelkuran’ın 3
Şubat’ta Can Yayınları’ndan çıkan son kitabı. “Unutmamak ile hatırlamak aynı
şey midir? Yaşananlar, yani "hayat" yeni devirlere, kuşaklara nasıl
geçer? Hangi izleri bırakır?”gibi sorular üzerinde duran ve bu soruların unutulmaması
için yazılan Devir’in Cumhuriyet
ile gelişen Türkiye’nin ortasındaki başkent Ankara’da geçen konusu, 1980 Mayıs
ayının son günlerinden başlıyor. Ankara’yı arka planda tutup, Türkiye tarihinin
önemli bir dönemi olan 1980 darbesinden önceki birkaç ayı, biri kız diğeri erkek iki
küçük çocuğun naif; bazen gerçekleri son derece net görebilen, ayrıntılara
dikkat eden bakış açısıyla aktarmasından dolayı özel bir yerde duruyor.
Bir ilkokul çocuğunun
ders kitabı gibi 19 ünitesi olan romana aile, mahalle tanıtımlarıyla giriş
yapılıyor. Sekiz yaşındaki* Ayşe, annesi ve babası 12 Mart 1971 askeri
darbesinden sonra evlenmiş, Kurtuluş’ta oturan orta sınıf bir ailenin çocuğudur.
Ayşe’nin annesi Meclis arşivinde, babası Devlet Planlama Teşkilatı’nda
çalışıyor.
En yakın arkadaşı içine kapanık ve az konuşan Ali ise bir gecekondu bölgesi olan Seyranbağları’nda yaşıyor. Ayşe’nin nesnelerle, eşyalarla kendine özgü gizli bir ilişkisi var. Çocuklar bilinenler, gizlenenler, gerçekler ve kurgularla çevriliyken, meclise kelebekleri sokmayı ve Ankara’nın ortasındaki Kuğulu Park’taki küçük havuzda yüzen, hiçbir yere gitmeyen, sessizliklerinde sır saklayan dilsiz kuğuları, uçmasını engellemeye çalışanlardan kurtarmayı amaç edinirler.** Kimseye fark ettirmeden kendilerine göre planlar yaparlar. Böylece devrimci ağabeylerin -gençlerin- ölmesini önleyeceklerine ve ölenlerin de kuğu olarak geri geleceklerine inanırlar. ‘Kuğu Gölü’ balesini izlemeye giden Ali ve Ayşe gözlerini kapatıp, sadece müziği dinleyerek farklı hayaller kurarlar ve o an güzel hisler içinde mutlu olurlar...
En yakın arkadaşı içine kapanık ve az konuşan Ali ise bir gecekondu bölgesi olan Seyranbağları’nda yaşıyor. Ayşe’nin nesnelerle, eşyalarla kendine özgü gizli bir ilişkisi var. Çocuklar bilinenler, gizlenenler, gerçekler ve kurgularla çevriliyken, meclise kelebekleri sokmayı ve Ankara’nın ortasındaki Kuğulu Park’taki küçük havuzda yüzen, hiçbir yere gitmeyen, sessizliklerinde sır saklayan dilsiz kuğuları, uçmasını engellemeye çalışanlardan kurtarmayı amaç edinirler.** Kimseye fark ettirmeden kendilerine göre planlar yaparlar. Böylece devrimci ağabeylerin -gençlerin- ölmesini önleyeceklerine ve ölenlerin de kuğu olarak geri geleceklerine inanırlar. ‘Kuğu Gölü’ balesini izlemeye giden Ali ve Ayşe gözlerini kapatıp, sadece müziği dinleyerek farklı hayaller kurarlar ve o an güzel hisler içinde mutlu olurlar...
“Unutulmayacak olanlar kalacak da bir de
hatırlamayacaklarımız var.”*** Zaman zaman 71 Muhtırası’na da değinen kitap,
yakın geçmişin siyasi atmosferini, sokakların ve devrimcilerin ruhunu
yansıtmakla birlikte, yaşananların bugüne kadarki toplumsal sonuçlarını akla getiriyor.
Bir yandan günlük hayat korkularla devam ediyor, diğer yandan gencecik insanlar
ölüyor. Baskının, acıların, değişimlerin, ülkenin genel halinin, sağ-sol
çatışmalarının ve çocuk kaygılarıyla birlikte umudun da dile getirilişi olan; aynı
zamanda Türkiye’de sol düşünce tarzına ve yaşamına değinen Devir sınırlı bir zamana sıkıştırılamayacak; geçmişten geleceğe
devredilen insanlık için önem taşıyan konular üzerinde duruyor. İki karşıt
görüş ve inanıştakilerin çekişmesi, isyan, kısıtlama, üstünlük kurma arzusu, hak
arayışları, tahammülsüzlük; sevgiden ve anlayıştan uzak yaklaşımlar yinelenen
zamansız davranışlar olmayı sürdürüyor.
Unutulan bir şey yoktur, hepsi
kayıtlıdır. Sadece eklenenlerle üzeri örtülür. Sonra bir şey tekrar ona
döndürür ki bunun ne zaman olacağı, hangi durumda ortaya çıkacağı hiç belli
olmaz. Çağrışımlar onu derinlerden yüzeye çıkarır. Ortaya çıkaran etken
durumdadır. Roman, gündeme getirilen ve sürekli değiştirilen konular dışında,
çok geride kaldığını ve unutulduğunu düşündüğümüz olayların önemini ve
hayatlarımızı nasıl etkileyebileceğini de gösteriyor. Ne kadar gizlersen o
kadar görünür olur. Bu da ironik bir durumdur.
O yıllarda ilkokula giden
çocuklarsanız eğer romanda anlatılan bazı detaylar size yabancı gelmeyecek. -Kitaplar,
şarkılar, çizgi filmler, tv programları
da öyle…- İstanbul’da oturduğumuz evin karşısındaki apartmanın ikinci katını
üniversiteli gençler kiralamıştı. Dışarıdan seslerin geldiği bazı akşamlar
annemle babam bizi pencerenin yanına yaklaştırmazdı. Televizyon, radyo veya
gazetelerde üzücü haberler olurdu. Yaşımız henüz küçük olduğu için önceliğimiz
okul ve oyundu. O yüzden siyasi ortamdaki karmaşayla çok alakalı değildik.
Belki lisede ve üniversitede olsaydık algımız ve olup bitenleri
değerlendirmemiz farklı gelişirdi. 12 Eylül 1980 gününü hayal meyal
hatırlıyorum: tek kanallı televizyondaki asker görüntülerini, marşları, sokağa
çıkma yasağı olduğunu ve babamın işe gitmediğini, “Darbe olmuş. Askerler
yönetime el koymuş.” dediğini.
Kitap, aynı anda hem basılı hem de e-kitap
olarak okurlara sunuldu. Can Yayınları’nın 2014 sonu itibariyle “Aynısının
Yarısı” sloganıyla duyurduğu yeni e-kitap fiyat politikasına göre tüm
e-kitaplar, basılı kitabın yarı fiyatına satılmaya devam ediyor. e-kitap satan
tüm sitelerde Devir, özel fiyatıyla
yerini aldı!
1973
doğumlu yazarın bu romandan önce: Bütün Kadınların Kafası Karışıktır (1996),
Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri (1998), İç Kitabı
(2002), Kıyı Kitabı (2002), İçeriden-Kıyıdan Konuşmalar (2004),
Dışarıdan-Kıyıdan Konuşmalar (2004), Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita
(2006), Ne Anlatayım Ben Sana (2006), Ağrı'nın Derinliği (2008), Muz Sesleri
(2010), İkinci Yarısı (2011), Kayda Geçsin (2012), Düğümlere Üfleyen Kadınlar
(2013) adlı kitapları da bulunuyor. 2010’da İngiltere’de Deep Mountain (Ağrı’nın
Derinliği), 2011’de ABD’de Book of the Edge (Kıyı Kitabı)
adlı kitapları yayımlandı. Muz Sesleri aralarında Hollandacanın da
olduğu beş dilde yayımlandı. Düğümlere Üfleyen Kadınlar ise Almanya’dan
sonra Fransa, Çin ve Polonya’nın da aralarında bulunduğu on üç ülkede
yayımlanmayı bekliyor. The Guardian, Newstatesman, New Left
Review, Le Monde Diplomatique, Berliner Zeitung gibi gazete
ve dergilerde makaleleri yazdı. Uluslararası Af Örgütü ve Prens Claus
Vakfı’nın davetlisi olarak Amsterdam’da 2013 yılı için “Özgürlük
Konuşması”nı yaptı.
Not:
* Yazarın kendisinin de
o tarihte olduğu yaş
** 2013
Haziran’ında Gezi’ye katılan gençlerden bazıları Kuğulu Park’taki kuğuları
gazdan korumaya çalıştılar.
***Temelkuran, Ece,
Devir, Can Yayınları, İstanbul, 1. Basım, Şubat 2015, s: 30
****Bu
sayfadaki yazının tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
2008-2018
0 comments :
Yorum Gönder