Kevin Wilson’ın sinemaya da
uyarlanacak olan 2011 tarihli ‘Fang Ailesi’ adlı kitabı çağdaş sanatı ve aile
kavramını keskin bir mizahla, hayal gücüyle ve canlı bir anlatımla ele alıyor.
Romanda Caleb ve Camille Fang üniversitede tanışıp evlenen bir çifttir. İkisi
içinde sanat her şeyden önemlidir. A ve B olarak adlandırdıkları çocukları
Annie ve Buster doğdukları andan itibaren çoğu zaman istemeden anne ve
babalarının kurguladığı, bazen de kendiliğinden gelişen performansların bir
parçası olurlar. Onlar bir ailedir ve birbirlerine bağlılıklarından dolayı
sanatları başarılıdır. Ancak çocuklar belli bir yaşa gelince memnun olmadıkları
bu düzenin figüranlığından kurtulmak için evden ayrılarak kendi yollarını
çizerler. Buster üçüncü kitabına bir türlü başlayamayan bir yazar, Annie gün
geçtikçe ünlenen ve olumlu eleştiriler alan bir aktris olur. Buster bir dergi
için uçaktan paraşütle serbest atlayış, domuz pastırması festivalleri, sanal
oyun grupları, çöl aracı kullanmak gibi konularda makaleler yazar ve tüm
bunları hayat değiştiren eğlenceli etkinlikler gibi göstermesi gerekir. En son
Nebraska’da ileri teknoloji ürünü patates bazukası üreten dört eski askerle
ilgili makale hazırlamak için incelemeye ve röportaj yapmaya gider. Orada
ilginç silah test edilirken Buster’in yüzüne isabet alarak sağ tarafını
tanınmaz hale getirir. Hastaneden çıktıktan sonra parasız ve ne yapacağını
bilmez durumdayken ailesini arar. Annie ise bir sahnede üstsüz oynaması
konusunda sıkıntı yaşar. Bunu aşabilmek için uğraşır ve sonunda sette yarı
çıplak dolaşır. Fotoğraflarının çekilip internette yayılmasının ardından alkole
sığınır ve zor günler geçirir.
Her ikisi de iş ve özel hayatlarında çıkmaza girdiklerinde tereddüt etseler de ailelerinin yanına dönerler. Dünyadan kaçarak çocukken kaldıkları odalarında saklanırlar. Sanat kariyerlerinin alacakaranlık dönemindeki Caleb ve Camille Fang onları tekrar eski günlerdeki gibi projelerinin içinde görmek isterler ama A ve B kabul etmez. Bu onları yıldırmaz ve başyapıtlarını ortaya koymak için harekete geçerler. “A ve B, Kuzey Carolina’ya gidip sanat icra etmemiz gerekiyor. Birkaç gün sonra döneceğiz. Odamıza girmeyin.” diye not bırakıp ortadan kaybolan Caleb ve Camille’in bu performansları hakkında çocuklarının en ufak bir fikri yoktur. Polis anne babalarının cinayete kurban gittiğine inanırken, A ve B bunun onların sanat çalışmaları olduğundan emindirler. Yine de endişeli, kızgın, duygusallık içinde geçen aylardan sonra ailelerinin son sürpriziyle karşılaşırlar.
Avangard performans sanatçıları
olan Caleb üniversitede asistan, Camille ise sanat okulunda öğrencidir. Camille
resim yaparak burs kazanır. Caleb’in hocası Hobart Waxman ‘Sanat galerisi gibi
kontrol altında hareketsiz ortamlarda tehlikesiz şeylerin sanat olmadığını
söyler. Ne olacaksa dış dünyada, sanat olduğunu bilmeyen insanların arasında
yapılmalıdır. Sanat umutsuzluktan doğmalıdır. Sonuç yeterince güzelse, garipse,
akılda kalıyorsa her türlü mutsuzluk ve acıya katlanmaya değer. Kötü sanatçıların
sığınması için sıradan hayattan daha mükemmeli yoktur.’ Caleb hocasının da etkisiyle resim, fotoğraf,
çizim gibi dalların sanatın ölü biçimleri olduğunu, gerçek yaşamın hantal
doğasını doğru yansıtma kapasitelerinin bulunmadığını savunur. Ona göre sanat
buz kalıbının içinde donduğunda değil, hareket ettiğinde olan şeydir. Bardağı
duvara fırlatmak sanattır, kırılan objeler değil. Jean Baudrillard “sanatın
iddiasının arttığını ve hayat olmak istediğini” belirtir. Caleb’in sanat
anlayışında da sanat hayattır. Benzersizliğini, öngörülemezliğini yitiren geleneksel
sanatı tamamen reddeder. Tesadüflerle, anlık olaylarla yeni bir biçimde ve
alışılmışın dışında tasarladığı eylemlerle ailesiyle bir ekip olarak sanatını
ortaya koyar.
Hobart sanatçının kendini işine adamak, yaratım sürecindeki bütün engelleri kaldırmak zorunda olduğunu ve çocukların sanatı öldürdüğünü ileri sürer ama Caleb aile yaşamı ve sanatı iç içe geçirerek hocasının bu görüşünü çürütmeye çalışır. Caleb çocukları olduktan sonra post-modern sanat dersleri vermeye devam eder ama yeni bir projeyle kendini ifade etmeyi de planlar. Halka açık bir parkın ortasında dünyanın merkezine çukur açmak. Burada ‘aksiyonun kendisi değil, aldığı tepki sanattır.’ Başına gelen polis memuruna yaptığını şöyle açıklar: “Bir çukur kazıyorum. Bir tür çöküş bu. Bence bir anlamı var.” Polis ise hemen çukuru kapatıp, oradan gitmesini ister. Defalarca tutuklanmış olan Caleb denileni yapar.
Fang Ailesi insanların kalabalık olarak bulunduğu yerlerde özellikle alışveriş merkezlerinde veya açık alanlarda olağan gidişatı kesmek, şaşırtmak, düzensizlik, kargaşa ve zekice son derece güzel sanatsal olgu yaratarak etkilemek için gerçekleştirdikleri çılgın performanslarını videoya çekerler. Çocuklarına göre ortalığı birbirine katıp sonrasında kopacak fırtınayı umursamayıp bırakıp gitmektir bu. El kamerasıyla çekilmiş performans gösterilerinden birinde Caleb Fang, kucağında dokuz aylık oğluyla alev alarak alışveriş merkezinde sakince yürür. Fiziksel acının umursanmadığı korkutucu ve hayrete düşüren gösteride Caleb bedeninin bir kısmı yanmış halde oğlunu alevlerden korur. Bu saplantılı sanat tutkusu çocukların duygusal gelişimleri üzerinde derin etki bırakır. Sıradışı çocuklukları hayatla başa çıkmaya çalışırken yanlış kararlar almalarına da neden olur. Hogart ailelerini arayan Annie ve Buster ile konuşmasında bu durumu "Yanılmışım, çocuklar sanatı değil, sanat çocukları öldürüyormuş." diyerek ifade eder.
A ve B küçük bir çocukken aile pahalı bir restorana gider. Çocuklar bunun sanat için olduğunu bilirler sadece. Planlanandan ve Fransızca menüde ne sipariş edeceklerinden habersizdirler. Ancak ailelerine göre eğlenceli olan da budur. Restoranda Annie ve Buster’dan başka çocuk yoktur. Siparişler gelince yemek istemezler ama Buster’a ısrarla yemesi söylenir. Çocuk zorla tabağındaki sosa bulanmış ciğeri ağzına götürür. Öğürmemek için zor tutar kendini, geceyi mahvetmek istemez ama bir süre sonra vücudunu kontrol edemez ve ağzından kusmuklar fışkırır. Buster elleriyle yüzünü kapatıp “çok üzgünüm, çok üzgünüm” dese de Bay ve Bayan Fang hiçbir şey yapmazlar. Restorandakiler Fangleri izlerken Annie dayanamayıp kardeşini kucaklar ve kapıya doğru taşır. Kardeşini kaldırıma oturtur ve saçını okşar. Anne ve babaları da dışarı çıkar. ‘Son Akşam Yemeği’ projesi başarılı bir şekilde son bulmuştur. “Talimat yok, bir şey yok, ne olacağı konusunda en ufak bir fikriniz yok, ama sonra gidip böyle bir kargaşa yaratıyorsunuz… İçinizden bir yerlerden geliyor bu. Harika bir gece yaşattınız bize.” Annie kardeşinin durumu ve yine kendilerini kullandıkları için Caleb ve Camille’e kızgındır. Bayan Fang çocuklarına “Sizi mutsuz edeceğiz; ama bunun bir nedeni var. Sizi sevdiğimiz için böyle yapıyoruz” diye açıklama yapar.
A ve B yıllar sonra eve döndüklerinde zorla da olsa katıldıkları ‘isimsiz proje’ alışveriş merkezinde gerçekleşir. Fang’ler kendi bastırdıkları ‘bedava tavuklu sandviç’ kuponlarını dağıtıp, restoranın kasasında sahte kuponlar nedeniyle müşteri ve kasiyerler arasındaki gerilimi kaydetmek niyetindedirler. Ancak işler istedikleri gibi gitmez. Bedava kuponlara ilgi gösteren olmaz. Alanlar da kasaya gittiklerinde bir sorun çıkmaz. Şaşırtıcılık ve tuhaflık kavramları üzerine sanatlarını kuran Fang’ler için bu durum felakettir.
Caleb eleştiriye inanmaz. Ölü kurbağayı kesip biçmekten başka bir işe yaramadığını düşünür: “Ne kadar organ varsa inceliyorlar; hâlbuki önemli olan tek şey, o bedene can veren her ne idiyse, çoktan çekip gitmiş. Bunun sanata en ufak bir faydası yok.” Camille'e göre “Değerli bir şey bulacağım diye kendini kasmıyorsan, kısa süreliğine kana bulanıp organlara bakmak zevkli olabilir”.
Baudrillard ‘Sanat Komplosu’ adlı makalesinde çağdaş sanatın anlamsızlığını, artık etkisini kaybettiğini, kendi tarihi içinde gezindiğini ama yeni alanlar keşfedemediğini ileri sürer. Marcel Duchamp’ın hazır nesneyi bağlamından çıkarıp yeniden sunması devrimci bir eylem olarak belirleyici bir dönemeçtir ama nesnenin sanat eserine dönüşmesiyle estetik de kaybolur. Performans sanatının da tarihe kaydedilebilirliği belirsizdir. Zaten anlamsızken saçma olmak için çırpınmak, hiçleşemeyecek kadar yüzeysel olmak. Caleb ve Camille’in yaptığı da bu mudur? Bir anlamda evet ama onlar sanatın tarihi içinde gezinmez, bu karşı oldukları bir şeydir. Yeni olanın peşindedirler. Kimi zaman komik, bazen acayip ama hep beklenmedik ve şok edici performansları an içinde var olur. Onların sanatlarında özne ve nesne kendileridir. Sanat, yaşam ve yaşanan anın sıkı ilişkisinde hayatları happening’e dönüşür.
“Şimdi suratına bir tane çaksam, sanat diyebilir miyim buna?” Caleb ve Camille'e göre evet.
*Bay ve Bayan Fang için sinema düşük bir sanattır.
Kaynaklar:
-Wilson, Kevin, Fang Ailesi, Çev: Emre Ülgen Dal, Domingo, İstanbul, 2012
-Germaner, Semra, 1960 Sonrası Sanat: Akımlar, Eğilimler, Gruplar, Sanatçılar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1997
-Baudrillard, Jean, Sanat Komplosu, Sunuş: Sylvére Lotringer, Çev: Elçin Gen, Işık Ergüden, İletişim Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2012
Nalan Yılmaz, Fang Ailesi’nin Performansları, 6 Kasım 2013, Lebriz Sanal Dergi
Hobart sanatçının kendini işine adamak, yaratım sürecindeki bütün engelleri kaldırmak zorunda olduğunu ve çocukların sanatı öldürdüğünü ileri sürer ama Caleb aile yaşamı ve sanatı iç içe geçirerek hocasının bu görüşünü çürütmeye çalışır. Caleb çocukları olduktan sonra post-modern sanat dersleri vermeye devam eder ama yeni bir projeyle kendini ifade etmeyi de planlar. Halka açık bir parkın ortasında dünyanın merkezine çukur açmak. Burada ‘aksiyonun kendisi değil, aldığı tepki sanattır.’ Başına gelen polis memuruna yaptığını şöyle açıklar: “Bir çukur kazıyorum. Bir tür çöküş bu. Bence bir anlamı var.” Polis ise hemen çukuru kapatıp, oradan gitmesini ister. Defalarca tutuklanmış olan Caleb denileni yapar.
Fang Ailesi insanların kalabalık olarak bulunduğu yerlerde özellikle alışveriş merkezlerinde veya açık alanlarda olağan gidişatı kesmek, şaşırtmak, düzensizlik, kargaşa ve zekice son derece güzel sanatsal olgu yaratarak etkilemek için gerçekleştirdikleri çılgın performanslarını videoya çekerler. Çocuklarına göre ortalığı birbirine katıp sonrasında kopacak fırtınayı umursamayıp bırakıp gitmektir bu. El kamerasıyla çekilmiş performans gösterilerinden birinde Caleb Fang, kucağında dokuz aylık oğluyla alev alarak alışveriş merkezinde sakince yürür. Fiziksel acının umursanmadığı korkutucu ve hayrete düşüren gösteride Caleb bedeninin bir kısmı yanmış halde oğlunu alevlerden korur. Bu saplantılı sanat tutkusu çocukların duygusal gelişimleri üzerinde derin etki bırakır. Sıradışı çocuklukları hayatla başa çıkmaya çalışırken yanlış kararlar almalarına da neden olur. Hogart ailelerini arayan Annie ve Buster ile konuşmasında bu durumu "Yanılmışım, çocuklar sanatı değil, sanat çocukları öldürüyormuş." diyerek ifade eder.
A ve B küçük bir çocukken aile pahalı bir restorana gider. Çocuklar bunun sanat için olduğunu bilirler sadece. Planlanandan ve Fransızca menüde ne sipariş edeceklerinden habersizdirler. Ancak ailelerine göre eğlenceli olan da budur. Restoranda Annie ve Buster’dan başka çocuk yoktur. Siparişler gelince yemek istemezler ama Buster’a ısrarla yemesi söylenir. Çocuk zorla tabağındaki sosa bulanmış ciğeri ağzına götürür. Öğürmemek için zor tutar kendini, geceyi mahvetmek istemez ama bir süre sonra vücudunu kontrol edemez ve ağzından kusmuklar fışkırır. Buster elleriyle yüzünü kapatıp “çok üzgünüm, çok üzgünüm” dese de Bay ve Bayan Fang hiçbir şey yapmazlar. Restorandakiler Fangleri izlerken Annie dayanamayıp kardeşini kucaklar ve kapıya doğru taşır. Kardeşini kaldırıma oturtur ve saçını okşar. Anne ve babaları da dışarı çıkar. ‘Son Akşam Yemeği’ projesi başarılı bir şekilde son bulmuştur. “Talimat yok, bir şey yok, ne olacağı konusunda en ufak bir fikriniz yok, ama sonra gidip böyle bir kargaşa yaratıyorsunuz… İçinizden bir yerlerden geliyor bu. Harika bir gece yaşattınız bize.” Annie kardeşinin durumu ve yine kendilerini kullandıkları için Caleb ve Camille’e kızgındır. Bayan Fang çocuklarına “Sizi mutsuz edeceğiz; ama bunun bir nedeni var. Sizi sevdiğimiz için böyle yapıyoruz” diye açıklama yapar.
A ve B yıllar sonra eve döndüklerinde zorla da olsa katıldıkları ‘isimsiz proje’ alışveriş merkezinde gerçekleşir. Fang’ler kendi bastırdıkları ‘bedava tavuklu sandviç’ kuponlarını dağıtıp, restoranın kasasında sahte kuponlar nedeniyle müşteri ve kasiyerler arasındaki gerilimi kaydetmek niyetindedirler. Ancak işler istedikleri gibi gitmez. Bedava kuponlara ilgi gösteren olmaz. Alanlar da kasaya gittiklerinde bir sorun çıkmaz. Şaşırtıcılık ve tuhaflık kavramları üzerine sanatlarını kuran Fang’ler için bu durum felakettir.
Caleb eleştiriye inanmaz. Ölü kurbağayı kesip biçmekten başka bir işe yaramadığını düşünür: “Ne kadar organ varsa inceliyorlar; hâlbuki önemli olan tek şey, o bedene can veren her ne idiyse, çoktan çekip gitmiş. Bunun sanata en ufak bir faydası yok.” Camille'e göre “Değerli bir şey bulacağım diye kendini kasmıyorsan, kısa süreliğine kana bulanıp organlara bakmak zevkli olabilir”.
Baudrillard ‘Sanat Komplosu’ adlı makalesinde çağdaş sanatın anlamsızlığını, artık etkisini kaybettiğini, kendi tarihi içinde gezindiğini ama yeni alanlar keşfedemediğini ileri sürer. Marcel Duchamp’ın hazır nesneyi bağlamından çıkarıp yeniden sunması devrimci bir eylem olarak belirleyici bir dönemeçtir ama nesnenin sanat eserine dönüşmesiyle estetik de kaybolur. Performans sanatının da tarihe kaydedilebilirliği belirsizdir. Zaten anlamsızken saçma olmak için çırpınmak, hiçleşemeyecek kadar yüzeysel olmak. Caleb ve Camille’in yaptığı da bu mudur? Bir anlamda evet ama onlar sanatın tarihi içinde gezinmez, bu karşı oldukları bir şeydir. Yeni olanın peşindedirler. Kimi zaman komik, bazen acayip ama hep beklenmedik ve şok edici performansları an içinde var olur. Onların sanatlarında özne ve nesne kendileridir. Sanat, yaşam ve yaşanan anın sıkı ilişkisinde hayatları happening’e dönüşür.
“Şimdi suratına bir tane çaksam, sanat diyebilir miyim buna?” Caleb ve Camille'e göre evet.
*Bay ve Bayan Fang için sinema düşük bir sanattır.
Kaynaklar:
-Wilson, Kevin, Fang Ailesi, Çev: Emre Ülgen Dal, Domingo, İstanbul, 2012
-Germaner, Semra, 1960 Sonrası Sanat: Akımlar, Eğilimler, Gruplar, Sanatçılar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1997
-Baudrillard, Jean, Sanat Komplosu, Sunuş: Sylvére Lotringer, Çev: Elçin Gen, Işık Ergüden, İletişim Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2012
Nalan Yılmaz, Fang Ailesi’nin Performansları, 6 Kasım 2013, Lebriz Sanal Dergi
*****Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir. 2008-2018
0 comments :
Yorum Gönder