Sayfalar

20 Haziran 2008 Cuma

Zeki Faik İzer: 1966-1976 Kolajlar

1991 yılından beri Çağdaş Türk Sanatçılarının resim, heykel ve seramik çalışmalarının görülmesine olanak sağlayan Nişantaşı’ndaki Kare Sanat Galerisi Zeki Faik İzer’in ölümünün 18. yılında bir anma sergisi düzenledi. 12 Ocak’ta sanatseverlerle buluşan ‘1966-1976 Kolajlar’ isimli sergi 28 Şubat’a kadar gezilebilir. Daha önce sergilenmemiş kolajlar Zeki Faik İzer’in soyut üslubunun belirgin özelliklerini yansıtıyor.

1905-1988 yılları arasında yaşamış olan sanatçı İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde ve 1928-1932 yılları arasında Paris’te, André Lhote ve Othon Friesz Atölyelerinde öğrenimine devam etmiştir. 1933 yılında kurduğu D Grubu'ndaki Abidin Dino, Cemal Tollu, Elif Naci, Nurullah Berk ve heykeltıraş Zühtü Müridoğlu gibi önemli sanatçılarla birlikte çalışmalarını sürdürmüştür. D Grubu bir akım değildir, sadece sanatçıların toplandığı bir gruptur. 1937 yılında fotoğraf hocası olan Zeki Faik İzer resim çalışmalarının yanı sıra fotoğraf da çekiyordu...

İlk kişisel sergisinde fotoğrafları da yer alır. 1948’de Akademinin müdürlüğüne getirilir ve aynı yıl D Grubundan ayrılır. Pek çok uluslararası ödül almış ve yabancı ülkelerde sergilere katılmış olan sanatçı soyut resmin Türkiye’de öncülerinden kabul edilir.

20. yüzyılın modern sanatçıları soyut resim ortaya çıktığı yıllarda anlaşılamadığı için açıklama gereği duymuşlardır. Kandinsky ‘Sanatta Zihinsellik Üzerine’ de soyut, Klee’ de ‘Sanat Üzerine’ de modern sanatı anlatmışlardır. Soyut sanatçılar resim ve müzik arasında ilişki kuruyor ve görünen şeylerin arkasındaki gerçekliği arıyorlardı. Mondrian duyguları harekete geçirecek yaklaşımlardan kaçınıyordu. Gerçek objeler resmedildiğinde saf gerçeğin görünemeyeceğini söylüyordu. Doğadan yola çıkarak soyutluyor, sonunda doğayla da bağlantısı kalmayan bir noktaya ulaşıyordu. Soyut resimde figüratif resimdeki gibi gelenekselleşmiş perspektif ve derinlik, ön ve arka plan önemini yitirir.

Zeki Faik İzer ilk dönemlerinde figüratif resim örnekleri verirken 1950’lerden sonra soyuta yönelmiştir. 1950’li yıllarda figüratif soyutlamanın görüldüğü resimlerinde 1960’lardan sonra figürsüz soyutlama göze çarpar. Soyut çalışmalarını resmin ana öğeleri olan renk, çizgi ve lekeyle oluşturur. Sanatçının çalışırken aldığı keyif ve coşkusu resimlerine ve seyirciye ulaşıyor. Tuvalin karşısına geçtiğinde herhangi bir kurala bağlı kalmaksızın, belirli bir düşüncesi olmadan boyalarla arayışını sürdüren ressamın soyut resimleri kıvrımlı, birbirinin içine geçen eğik biçimlerle, canlı renklerle -maviler, kırmızılar, sarılar, yeşiller-, lekelerle, serbest fırça vuruşlarıyla dinamik ve coşkuludur. Renkler, lekeler lokaldir ve biçimleri belirleyicidir.

Nalan Yılmaz, 22 Ocak 2007, Lebriz Sanal Dergi.

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.    Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder