25 Kasım 2016 Cuma

Melankoli Kitapları


2001 yılında doktoraya devam ederken bir ders semineri için 35 kitaptan ve çok sayıda makaleden araştırdığım (Batı Resminde Melankoli) melankoli çok sevdiğim konulardan biri. 90'lı yıllarda da zaten özellikle 19. yüzyılda yaşamış melankolik ressam, müzisyen, şair, yazar, filozof, bilim adamı vb. aurasına girmiştim. Melankolinin tek başına hissedilen tatlı hüznüne kapılmak garip ve hoş bir duyguya neden olurken içinde kaybolunca saatlerin nasıl geçtiğini anlamak da zorlaşıyor. Bunu kendisiyle kalmaktan sürekli kaçanların ve hep başkalarıyla birlikte ve kalabalıklar içinde olmak isteyenlerin deneyimlemesi zor. Kendisiyle kalamayan düşüncelere de dalamaz. Kalabalık içinde oluş da aslında yalnızlıktan ve kendisiyle karşılaşınca içindekilerden korkmanın sonucudur. Önce kendini bilmenin ve varoluş üzerine düşünmenin dünyadaki en gerekli şey olduğunu inkar etmek aranılan, umulan beklenen mutluluğa götürmez. Nereye gidersen git, hangi eylem içinde olursan ol kendinlesin... O halde Dephoi'de Apollona adanan tapınağın girişinde de yazdığı gibi 'Kendini Bil'...

5 Kasım 2016 Cumartesi

Zamanın Sarkacındaki Adam

İstanbul Kültür Üniversitesi'nde İKÜSAG'ın gerçekleştirdiği Burhan Uygur "Zamanın Sarkacındaki Adam" adlı sergi 2 Kasım Çarşamba günü serginin koordinatörü Prof. Dr. Mehmet Üstünipek, İKÜ Rektörü Prof. Dr. Sıddıka Semahat Demir ve İKÜ Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Bahar Akıngüç'ün konuşmalarıyla açıldı. 23 Kasıma kadar gezilebilecek sergide çeşitli koleksiyonlara ait ve sanatçının her döneminden özellikler yansıtan farklı tekniklerdeki 37 eser sergileniyor. İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Galerisi'nin (İKÜSAG) 2016-2017 Sanat Sezonundaki ikinci sergisinde Burhan Uygur'a yer veriyor. 1992 yılında 52 yaşında aramızdan ayrılan ressamla ilgili bu blogda  6-7 yazım bulunduğundan ayrıntılı bilgilere girmeyeceğim. Sergi Kataloğu'nda da yer alan Burhan Uygur'un Sanatı ve Burhan Uygur - Sergiler, Ödüller, Kitaplar adlı yazılarıma bakılabilir. 

Burhan Uygur, Ressam ve Çulsuz Modeli, 9  x 13 cm, Fotoğraf  üzerine desen, Nazmi Yılmaz Ailesi Koleksiyonu

18 Ekim 2016 Salı

Zarif Basitliğin Yüceliği: Şibumi ve Sakura

http://nalanyilmaz.blogspot.com.tr/2016/04/baltaliman-japon-bahcesinde-sakuralar.html
90'ların sonunda adını sıkça duyduğum bir kitaptı Şibumi. Trevanian takma adlı gizemli yazarın bu kitabını okumaya başlamam epey geç oldu. Popüler olan şeylere bazen kuşkuyla yaklaşıyor insan. Bir de roman seçimi önemli. Boşa vakit kaybetmemek açısından. O yıllarda çok kitap okuyan kız kardeşim kitabı okumuş, etkilenmiş ve hatta bir Go Oyunu satın almıştı.  Ben ise aylar önce elime aldığım kitabın 25-30 sayfadan sonra devamını getiremedim. Oysa biraz daha sabredip Nicholai Hel'in Şanghay'da başlayıp Japonya'da devam eden hikayesinin anlatıldığı yere kadar gelebilseydim elimden bırakamayacağım kesindi. Nitekim dünden beri öyle oldu.  Nicholai Hel'in Japon general Kişikava Takaşi ile -II. Dünya Savaşı yıllarında- olan konuşmaları çok şey içeriyor. Kitabın özetini yazmayacağım çünkü her yerde onunla ilgili bilgiye ulaşmak mümkün. Zaten henüz 200. sayfadayım. Sadece Japon kültüründeki inceliklerin de bir anlamda tanımı olan Şibumi ile ilgili alıntılara yer vereceğim -bunun için kitabın bitmesini bile bekleyemedim :).- Daha önce Japon Kültüründe Sadelik, Ukiyo-e ve Hokusai, Japon Bahçesi, Wabi Sabi ve Ahşap Kapıların Gizemi adlı yazılarımda Japon kültürü ve sanatına değinmiştim...

20 Eylül 2016 Salı

Bauhaus Mobilya Tasarımı

De Stijl’in topluma yönelik estetik görüşü 1919 yılında Walter Gropius tarafından Weimar'da kurulan Bauhaus Okulu tarafından da hayata geçirilir. Bauhaus plastik sanatları bir bütün olarak ele alıp sanatın topluma hizmet etmesi gerektiğini; sanatçı ve zanaatçı arasında fark olmadığını ileri sürer. Usta çırak anlayışıyla yararlı üreticiler yetiştirmeyi amaçlar. Sanat, toplum, endüstri ve el sanatları birlikteliğiyle, insanın tüm yaşantısını içine alan; konuttan en küçük kullanım eşyasına kadar uygulanabilirlik ve işlevsellik önemsenir. Bauhaus ilkelerine göre makine, teknik, endüstri ve seri üretim çağdaş uygarlık için gereklidir. Tasarımcı toplum için ulaşılabilir sanat eseri sağlayabilmelidir.

10 Eylül 2016 Cumartesi

James Ensor'un İronik Resimleri

Varoluşçu sıkıntılarına yanıt aramak için kendini feda ederek resim yapan Vincent Van Gogh, acıyla, hastalıklarla ve ölümlerle dolu yaşamı sanatını da etkileyen Edvard Munch gibi James Ensor da Ekspresyonistlere öncü ressamlardandır. Brüksel Akademisi’nde eğitim gören Belçika’lı Ensor (1860-1949) ilk zamanlar dini ve tarihi konular, sonraki yıllarda empresyonist özellikler gösteren portreler üzerine yoğunlaşır. Yine de yöntemi onlardan farklıdır. Ensor da öncelik nesnede değil ışıktadır. Işık onun için tek ve bölünemeyendir, ressamın ekmeğidir, duyuların kraliçesidir ve aydınlığı getirecek olandır. Çocuğu olmayan sanatçı ışığı kızı olarak tanımlar. Kurucularından biri olduğu yeni sanatsal gelişmeleri teşvik eden avangard grup Brüksel XX’nin diğer sanatçılarıyla belirgin görüş farklıları yaşar. Sanat eleştirmenlerinin sert bir şekilde eleştirdiği grup on yıl sonra dağılır.

Ensor’un çocukluğunda tavan arasında bulduğu maskeler, kuklalar ve babasının dükkânındaki deniz kabukları, egzotik oyuncaklar imgelem gücünün gelişmesinde rol oynar. Yaşadığı kent olan Ostende’nin gündelik yaşamını özellikle baloları, karnavalları, festivalleri ve plajları kalabalık sahnelerle resimlerine aktarır. Gönül gözüyle gören, içe dönük, insanlara ve dünyaya yabancılaşan bir kişi olarak gerçeklerden uzaklaşmayı tercih eder. Resimlerinde, baskılarında ve çizimlerinde koyu renklere ve alaycı mizaha rastlanır. Toplumun yaşam biçimiyle, davranışlarıyla, ikiyüzlülüğüyle acımasızca dalga geçer. Toplumsal sahteliğin simgesi gördüğü çılgın maskelerle yozlaşmayı yansıtır. Bu tutumuyla Rönesans Flaman ressamlarından Bosch’un ve Bruegel’in alay eden geleneğini devam ettirir. 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...