19 Mayıs 2012 Cumartesi

Güzel Sanatlar ve Atatürk

Muhafazakar sanat olmaz. Muhafazakarlıkla sanat yan yana duramaz. 19 Mayıs'ta doğmuş ileri görüşlü ve öncü bir liderin sanat ile ilgili sözlerini okuyun. Ne mutlu bize ki tarihimizde böyle büyük bir isme sahibiz:
 
*Hepiniz milletvekili olabilirsiniz. Bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatçı olamazsınız.“
 
*Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
 
*Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
 
*Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti’nin tarihi bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
 
*Sanatkar, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.
 
*Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.
 
*Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.
 
*Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.
 
*Güzel sanatlara da alakanızı yeniden canlandırmak isterim. Ankara’da bir Konservatuvar ve Temsil Akademisi kurulmakta olmasını zikretmek, benim için bir hazdır. Güzel Sanatların her şubesi için Kamutay’ın göstereceği alaka ve emek, milletin insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir.
 
*Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.
 
*Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkilaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 

 İlgili yazılar: 

Nalan Yılmaz, Sanat Üzerine Düşünceler, 2 Haziran 2003, Hürriyet, Agora
Nalan Yılmaz, Sanat ve Sanatçı, 14 Aralık 2010, Lebriz Sanal Dergi 

Sınırları Kaldırandır Sanat 
Resim Üzerine Düşünceler 
Sanat Eseri İnsan Hayatı
Sanatçı Kimdir? 
 

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Sanat Tarihi ve Eleştiri

20’li yaşlarının sonundaki ve 30’lu yaşlarının başındaki sanat yazarlarının ve eleştirmenlerin güncel sanata yönelip bu alandaki etkinliklerin izini sürmeleri olumlu bir gelişme. Geçmiş yıllarda çağdaş sanat hakkında yazan eleştirmen vardı ama sayısı azdı. Bu boşluğu doldurabilecek donanımlı genç isimlerin ve fikirlerinin çoğalması sanat tarihi adına sevindirici elbette. Henüz bir temele oturmayan ve üzerinde çok fazla değerlendirme yapılmamış güncel çalışmalarla ilgili belli bir görüşe sahip olabilmek için ise sanat tarihini özümsemiş olmak, klasiği, moderni, avangardı ve bilinenleri değişik açılardan yorumlamak, öğrenilenlerle gelişen beyinle ortaya çıkmamış yönleri üzerinde düşünmek, tartışmak da hiç kuşkusuz önem taşıyor. Aynı zamanda felsefe, psikoloji, estetik, tarih, sosyoloji vb. diğer disiplinlere de yakın durmak ve bilgi birikimi, kuramsal yaklaşım, bütün içinde ele alabilmek de gerekiyor.

Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi içinde bulunulan dönemde sanat ve yapıt her zaman nesnel ele alınamayabilinir. Duygusal uyarılmanın veya günün getirdiği diğer etkenlerin etkisinde kalınabilir. Üzerinden zaman geçtikten, o anın içinden çıkıldıktan sonra geriye bakıp farklı tanımlamalara gidilebilir. Defalarca konuşulmuş, yazılıp çizilmiş olsa da gerçek bir sanat yapıtı için söylenecekler bitmez. Kişisel tercihim 20. yüzyılın ortalarına kadarki sanat tarihi ile ilgili konuları, yapıtları, sanatçıları araştırmak; bu konuda anlaşılabilir, nitelikli yazılar yazmak ve bu tür beklentileri olan okuyucularla paylaşmak. Biliyorum ki günümüzde kimsenin hiçbir şeye vakti yok. Sıkıcı bulduğu konulara dikkatini vermez. İnsanın dikkati on dakika sonra dağılıyorsa o süre içinde alabileceği bilgiler aklında kalabilir. Öğrenmek tekrarlarla edinilen ve sonrasında hatırlanabilen bir şeydir. Bilgiyi herkes aynı biçimde alıp özümseyemez. Söylemek istediğim bir sanat yazarı olarak sanat tarihiyle ilgili konuların sıkıcı ve anlaşılmaz olmasının önüne geçebilmek için kısa ama öz olarak bilgiyi yazılı bir biçimde aktarmaya çalıştığım.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Bahar Takıları


Çok ciciler, tabi bana göre. Takı meraklılarına Etsy'i öneririm. Cassette takılarını beğenenler sezonda değil indirimde alın. Benzer ürünleri ve çok daha fazla çeşidi Etsy'de yarısından daha ucuza bulmanız mümkün.

6 Nisan 2012 Cuma

Beyaz Kumsalıyla, Mavinin ve Yeşilin Her Tonuyla Koh Chang

İlk Tayland seyahatimizde Bangkok´u gezmek ve deniz kenarı için en yakın yer olan Pattaya’yı ziyaret etmek bizim için yeterliydi. Yine de Tayland ucuzluğu, dört mevsim sıcak iklimi, tropikal adaları ve doğa güzellikleri ile bizi tekrar çağırdığında, sakin bir tatil için ülkenin ikinci  büyük adası Koh Chang´i seçtik. Bir arkadaşımızın turizmin yeni gelişmeye başladığı bu adaya geç olmadan gitmemizi tavsiye etmesi seçimimizi kolaylaştırdı.

Bangkok havaalanında şoförlü bir araba kiralayarak Kamboçya sınırındaki Trat şehrine 5 saat sürecek bir yolculuğa başladık. Arada birkaç yerleşim belirtisi görüp sonra uzunca süre ormanlardan geçerek biraz tedirgin edici bir yolculuğa rağmen “Trat Trat” diyerek sürekli gülen şoförümüz rahatlamamızı sağlıyordu. Feribot iskelesine vardığımızda son seferin yarım saat önce yapıldığını öğrenip derin bir hayal kırıklığı yaşadık. Trat şehrinde şoförümüz sayesinde kalacak bir yer bulduk ve sık ağaçlı bir orman içinde kertenkele ve bilumum böcekle paylaştığımız bungalovumuza sığındık. Geç edinilmiş bir bilgi de olsa feribot seferlerinin akşam 19:00´dan sonra yapılmadığını öğrendik. Trat şehrine 1 saatlik bir uçuş ile ulaşmak varken bu araba yolculuğunu yaptığımız için kendimize biraz kızdık ama 'tatilimiz yeni başlıyor' diyerek tadımızı kaçırmadık. Ertesi sabah erkenden feribot iskelesindeydik ve 25 dakika süren yolculuğumuz sonunda adaya adım attık...

Adadaki bembeyaz kum sahillerdeki oteller, ağaçların arasına gizlenmiş bungalov tarzı evlerden oluşuyor. Yeni yapılanlarda daha yüksek katlıları da görülüyor. 'Mu Koh Chang' milli parkın bünyesindeki adanın doğası, sahili ve denizi gerçekten çok etkileyici. Denize girilen kumsallar adanın Batı sahili boyunca uzanıyor.  En popüleri ve uzun olanı White Sand Plajı ki burası restoranların, dükkânların en çok toplandığı bölge. Ayrıca barlarıyla gece yaşamının da en renkli olduğu yer. Sahile paralel giden tek bir yolun kenarlarında yol boyu market, hediyelik eşya dükkanı, restoranlar, masaj salonları görmek mümkün. Adada motosiklet kiralayarak gezilebiliyor ama yolun sağdan akışına çok dikkat edilmeli. Yerli halk turistlerin çok kaza yaptığını belirtti. Biz cesaret edemedik ama motosiklet üstünde gezen turistlere de imrendik doğrusu. Tayland denince mutlaka masaj da aklımızın bir köşesinde duruyor tabi. Yol kenarındaki masaj salonlarında, oteldeki fiyatların 3 de 1’i oranında ücretlerle masaj yaptırdık. Otel salonları kadar beyaz ve hijyenik görünmese de masörler masajın hakkını verdiler gerçekten. Özellikle sıcak taş ve ayak masajlarını tatilimiz boyunca her gün yaptırdık. Keşke bu rahatlık hissini depolayabilseydik bütün sene kullanırdık.


Bu tropikal adanın Tay dilindeki anlamı 'Fil Adası'. Bu isim adanın coğrafi şeklinin file benzemesinden geliyor. Adadaki filler buraya sonradan getirilmiş. Adının hakkını vermek istercesine 61 değişik kuş türünü barındıran tropikal yağmur ormanının derinliklerine doğru bozuk bir patikada, çeşitli böcekler ve ağaçlar arasında fille trekking yapmak bizim için çok değişik bir deneyimdi. Fille trekking için Baan Chang Thai'yi ziyaret ettik ve burada birkaç bebek fili de görme şansımız oldu. Filimizi yönlendiren Tay'ın fille dereye girme önerisini kibarca reddettik. Tropikal orman gezisi bize yeterli oldu. Fille daha fazla aksiyon istemedik.

Akvaryum gibi denizi, dalmak ve derinlerdeki güzellikleri keşfetmek için bize ilham verse de bir daha buraya gelmek için bir bahanemiz olması açısından dalma işini erteledik. Dalış tutkunları için mercan resiflerindeki dalış turları çok ilgi çekici görünüyordu. Ormanın derinliklerinde patikalardan yürüyerek ulaşabildiğimiz küçük şelalelerin aktığı doğal havuzlarda soğuk suya aldırmadan yüzmek ve çevremizdeki tropikal ormanın güzelliğini görmek unutulmaz anılarımıza eklendi. Khlong Phlu ziyaret edebileceğiniz güzel bir şelale.


Kıyı balıkçılığı yapan köylülerin yaşadığı, doğallığı henüz bozulmamış, denizin üstündeki evleriyle Bang Bao balıkçı kasabası da ilginizi çekebilir. Hindistan cevizi ağaçlarının çokluğundan sütünü de bol tükettik. Ayrıca kahvaltıda birçok değişik tropik meyveyi de tattık. Karnımızı en çok ekmek ve meyveler doyurdu desek yalan olmaz. Mango, ananas en çok karşımıza çıkan meyvelerdi. Önünden geçerken kasapların açıkta satılan etlerinin görünüşü ve kokuları iştahınızı kaçırmazsa Tay yemekleri baharatlı, tatlı-ekşi soslu tavukları, deniz ürünleri ve  noddle’ları ile çok lezzetliydi. Restoranların salaş görüntüleri bizi kaçırmadı. Zaten otel dışında daha iyi bir alternatif yoktu. Sahildeki otelimizin restoranını sadece bir akşam yemeğinde ziyaret ettik. Ayağımız kumlarda, gözümüz yıldızlarda, kulağımız dalgaların sesinde gayet romantik bir akşam yemeğiydi.

Adada ulaşım için arkasında oturma düzeni oluşturulmuş havadar pikapları kullandık. Bazen sadece bizi taşıyarak -tabi ki pazarlıkla- taksiye, bazen de şoförümüz durduran herkesi alınca dolmuşa dönen araçları. Kış mevsimini yaşayan Koh Chang, gün içerisinde bir saat kadar yağmurlu oluyordu ama sıcacık bir yağmur altında yürümek bizi rahatlatan bir aktiviteydi. Haziran - Ekim arası yağışlı dönemiymiş. Türkiye'den 5 saat ileri olduğunu da unutmadan ekleyeyim. Masaja, billur denize ve yeşile doyamadan tatilimiz sona erdi. Zamanın ağır geçtiği hissi uyandıran sakinliği ise bizi tekrar kendine çekecek gibi.

Yazı ve fotoğraflar: FİLİZ ERDOĞAN, 2008

Filiz Erdoğan'ın diğer gezi yazıları:

Bir Ortaçağ Şehri: Český Krumlov
Zürih, Rapperswil, Maienfeld ve Heidihaus
Aslan Şehir: SİNGAPUR
 

*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   2008-2018 Creative Commons License

21 Mart 2012 Çarşamba

Bahar

Ve ilkbahar geldi: Dallara konan neşeli kuşların ötüşü, güneş, çiçeklenen ağaçlar ve kırlar, dekorasyon ve giyimde pastel tonlar ve çiçekli kumaşlar... Halsizlikle beraber sebepsiz bir sevinç, uyanma, harekete geçme, yenilenme, seyahat etme ve daha çok dışarıda vakit geçirme isteği...  Erguvanlar, laleler, papatyalar, çilek, yaz habercisi sebzeler, sıcaktan ve soğuktan şikayet etmeden ılık havanın tadını çıkarma zamanı...

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

3 Mart 2012 Cumartesi

Bir Okuyucu Yorumu



Bugün  gelen bir e-posta çok hoşuma gitti:

"Hiçliğinizi çok sevdim. Herkes bu kadar dolu dolu hiç olsa.. Hep olurdu o zaman dünya. Yazılarınızla, dolayısıyla hayat, insan, evren ve sanatla yani sizinle tanıştığıma çok memnum oldum. Tek bir an vardı, o da yaşandı, bitti, ama biz hala oradayız :)) Sevgilerimle"

Teşekkürler Nihan.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Kazvini ve Acâibü'l Mahlûkat

9. yüzyılda Yunanca ve Latince astroloji, felsefe, tarih, coğrafya, botanik, tıp ile ilgili el yazmaların tercüme edilerek resimlenmesiyle ilk örnekleri görülmeye başlanan İslam minyatür sanatı yüzyıllar boyunca bir üslup olarak gelişir. Bulunan en eski minyatür Fatımiler Dönemi’ne ait mısır parşömenlerinin küçük parçalarıdır. Ortaçağ İslam dünyasının yoğun kültürel ortamında döneme ait görsel imgeler ve motifler el yazmalarına yansır. Eserlerin başlangıcında Allah’a ve peygambere övgü yer alır. Bağdat, Herat, Buhara, Şiraz, Tebriz, İsfahan gibi İslam kentlerinde sanat okulları açılır. Her okulun kendine göre karakteristik özellikleri vardır. İran minyatürlerinde şiir, roman, kahramanlık ve hüzünlü aşk hikâyeleri, masallar konu olarak seçilir. Erkek kahramanlar ince yapılı aşık delikanlılardır. Zarif kadınlar dramatik aşkın güzelleridir. Hayal gücünün ve şiirsel bir anlatımın göze çarptığı minyatürlerde bezemeli yapılar, süslü giysiler, motifli çizgiler, desenli halılar dekoratif etkiyi artırır.

Atölyelerde arta kalan değerlerin kaybolmasını önlemek için sayfalar arkalı önlü yapıştırılıp kitap gibi ciltlenir. Murakka adlı albüm defterlerde minyatür, desen, hat, tezhip örnekleri bir arada toplanır. 13. yüzyılda en parlak dönemini yaşayan sanatsal çalışmaların koruyuculuğunu yöneticiler üstlenir. Fatımi halifelerinin minyatürlerle dolu zengin kütüphaneleri vardır. Çin’den Türkler’e, Türk sanatçılardan İran’a oradan da Batı’ya geçen minyatürün İslam sanatında en dikkate değer olanları; Yunanca’ya dayanmayan ilk orijinal çeviri (Hintçe’den) hayvan masallarını anlatan Kelile ve Dimne, Firdevsi’nin yazdığı İran kahramanlık destanı Şehname, Ebu Zeyd’in maceralarının aktarıldığı Hariri’nin Makamat, kozmoloji ve coğrafya ile ilgili Kazvini’nin 1280 tarihli Acaibü’l Mahlûkat ve Garaibü’l Mevcûdat ve Nizami Gencevi'nin beş bölümlü Hamse gibi el yazmalarında bulunur. 

18 Şubat 2012 Cumartesi

Depolama Birimi

Harika bir tasarım. Öncelikle beyaz, sonra doğayı çağrıştıran çiçek, yaprak ve  bir kitaplık: üç unsur birleşince benim için harika oluyor :) 2012 Stockholm Mobilya Fuarında sunulan 'Sokak' adlı ürün depolama birimi olarak düşünülmüş. İsveçli Stüdyo A2 tarafından tasarlanan mobilya çeşitli şekillerde biraraya getirilebilecek dört parçadan oluşuyor. Bu tasarım romantik ve beyaz geleneksel İskandinav tarzına göre olsa da A2 tasarımcılarının renkli ve modern koleksiyonları da var.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Sevinç, Hüzün ve Yazı

Neredeyse bir ay olmuş herhangi bir şey yazmayalı, eklemeyeli... Geçerli sebeplerim vardı. Tatlı yeğenlerim İstanbul'dayken başka bir şeyle meşgul olunur mu? Şimdi hem birlikte hareketli ve mutlu vakit geçirmenin verdiği sevinç hem de yeniden ayrılmanın neden olduğu hüzün karışmış durumda. Üstelik  dünyanın bir ucuna ağlayarak gitmeleri, geceleri uyuyamamaları, "çok özlediklerini" söylemeleri, "en eğlenceli teyzelerini" etkileyerek kış melankolisini artırıyor.

Bu aralar yeni bir sanat yazısı hazırlamalıyım ama bir türlü girişemiyorum. Bu hafta araştırıp bitirsem iyi olacak :). Aslında makaleleri genellikle planlayarak yazmıyorum. Bir şekilde kendileri başlıyor, sanki iradem dışı gelişiyor. Önce biraz sıkıntı oluyor, biraz stres; her yeni şeye başlarken olduğu gibi. Biraz ilerleyince, konunun detaylarına indikçe keyifli bir hal alıyor. Bekliyorum bakalım hangi konu kendisini seçtirecek? :)

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

20 Ocak 2012 Cuma

Silence


Beethoven: Silence; - Ernesto Cortazar

5 - 6 yıl önce ay tutulması sırasında Ntv'de çalıyordu. O zamandan beri favorim.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...